Blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mayıs 2017 Cumartesi

Opera Browser Reborn Kod Adıyla Güncellendi

Opera'yı bir çoğumuz kullanıyordur. Hatta hali hazırda şu anda bende bu yazımı Opera tarayıcısı üzerinden yazıyorum. İnternet tarayıcısı piyasasında Chrome özellikle pazarı işgal etmişken diğer tarayıcıların pazardan pay almaları için farklı ve yeni bir takım düzenlemeler getirmeleri kaçınılmaz oldu.


Opera da bu trende uyum sağlayan ve yeniliklerini en hızlı şekilde son kullanıcıyla buluşturan sayılı tarayıcılardan biri... Belki duymuşsunuzdur, son olarak geçtiğimiz aylarda duyurdukları Opera Neon adında prototip bir tarayıcı yayınlamışlardı. Bu tarayıcı sadece Mac ve Windows ortamlarında yer almış Linux kullanıcıları için yayınlanmamıştı. Opera, bu prototipi deney amaçlı yayınlamış olacak ki kullanıcılardan gelen geri bildirimler sonucunda yayınladığı son güncellemesine "Reborn (Yeniden Doğuş)" adını vererek tarayıcı dünyasında adeta bir devrim olarak nitelendirilebilecek yeni özellikleri bizlere sundu.

Bunlardan biri daha önce yayınlamış olduğu güncellemelerle ücretsiz VPN hizmeti ve reklam engelleme özelliğini daha da özelleştirilebilir kılmak olmuş. Bunun yanı sıra aslında eski Opera çalışanlarının kurduğu ve şu anda pazarda yeni yeni yer edinmeye başlayan Vivaldi'de bulunan tasarımsal bir özelliği de ortaya çıkardı. Vivaldi tarayıcısında tarayıcının pencere renklerini istediğiniz gibi belirleyerek kendinize göre rengarenk bir tarayıcı kullanabiliyordunuz. Ben özellikle koyu renk temasını çok sevmiştim ki o temanın bir benzerini Opera gece modu olarak bizlere sundu. 

Bunun haricinde asıl devrim olan özelliğe gelelim. Bence oldukça güzel ve kullanışlı bir özellik olan ve bizleri her bir messenger için yeni sekme derdinden kurtaran kenar çubuğundaki sohbet eklentileri... Bu eklentiler sayesinde Facebook Messenger, Whatsapp Messenger ve Telegram Messenger gibi sohbet uygulamalarını yeni sekme açmaya gerek kalmadan gizlenebilir mini pencerelerden kullanabileceğiz. Ve aynı kenar çubuğunda yer alan animasyonlu düğmelerle de yer imleri, hızlı başlangıç, rss okuyucu, ayarlar, geçmiş gibi sayfalara hızlı bir şekilde gidebileceğiz.

Opera'nın Reborn güncellemesiyle ilgili blog yazısına buradan ulaşabilirsiniz. Sizin Opera'nın Reborn güncellemesiyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?

8 Mayıs 2017 Pazartesi

Tavsiye Yabancı Diziler - 2

Daha önce burada yazmış olduğum "Tavsiye Yabancı Diziler - 1" adlı yazımdan uzunca bir süre geçti. Bende bu kadar uzun sürenin dizi izleyenler için çok geleceğini düşünerek yazı dizimin devamını getirmeye karar verdim. Önceki yazımda sizlere The Walking Dead, The Flash ve Silicon Valley dizilerini önermiştim. Bu yazımda ise izlemeye yeni başladığım ve izlediğim dizilerden sizler için ufak bir derleme yaptım. Ancak bu sefer dizilerin içeriklerine yönelik bu sefer çok fazla bilgi vermeyi düşünmüyorum.

Hadi başlayalım....

Gotham


Hepiniz DC evreni hakkında az çok bilgi sahibisinizdir. Hiç bilmiyorsanız da "Batman v Superman" filminden hatırlarsınız muhtemelen... İşte Gotham dizisi aslında Batman'in "Batman v Superman" filminde koruduğu, doğup büyüdüğü şehir olan Gotham'da geçiyor. Eğer eskiden Batman çizgi filmlerini izlediyseniz hatırlarsınız, Batman ile mücadele eden Penguen, Joker, Catwoman gibi karakterleri... (Gerçi Catwoman çok fazla mücadele etmedi ama...) İşte Gotham dizisi sizi bu karakterlerin ortaya çıkışlarını ve Batman'in nasıl gerçek Batman oluşunu çocukluğundan itibaren ele alarak anlatıyor.

Fear The Walking Dead


The Walking Dead izlediyseniz eğer bu diziyi de kesinlikle izleyeceksiniz. Evet oyunculuklar belki The Walking Dead'deki kadar iyi değil ancak hikayenin aynı evrenin farklı köşelerinde ve yerlerinde geçmesi halihazırda sezon arasına giren The Walking Dead'e olan özlemi gidermeye yönelik oldukça işe yarıyor.

Luke Cage


Tıpkı DC evreninde olduğu Marvel evreninde de birbirinden farklı kahramanlar var. Ancak bunların belki en melek kalpli, en iyi, en şefkatli ve bir o kadar da güçlü olanı Luke Cage ile tanışın. Henüz bir sezon yayınlanmış dizinin ikinci sezonunun geleceğine dair bir çok söylenti olsa da henüz kesinleşmiş bir şey yok. Bence gelmesi gereken bir ikinci sezon oldukça güzel bir kurgu ile birleştirilirse Marvel evreninin en iyi dizilerinden biri olmaya aday bir dizi... 

3 Mayıs 2017 Çarşamba

Bireysel Emeklilik Sistemi Nedir?

Üzerinde hemen herkes bir şeyler yazdı çizdi, savunan oldu, eleştiren oldu... Peki nedir bu "Zorunlu Katılımlı Bireysel Emeklilik Sistemi"... Aslında bu yazıma başlamadan önce bende çok fazla net bir fikir sahibi değildim ve gönüllü olarak katıldığımız bireysel emeklilik sistemlerinden farksız olduğunu düşünüyordum. Bu düşüncemden dolayı da ılımlı bir bakış açısıyla yaklaşıyordum. Ancak bugün Cumhuriyet gazetesinin Cumhuriyet Akademi ekinde sayın Asya Saydam'ın yazısını okuduktan sonra sisteme karşı olan bütün ılımlı yaklaşamım değişiti ve bende biraz araştırma gereği duydum.


Şimdi bana diyeceksiniz ki "Şimdiye kadar niye araştırmadın?" Haklısınız bu benim bir sorunum.Ancak bu sorunda bireysel emeklilik sisteminin bende uyandırmış olduğu insanları birikim yapmaya teşvik etmesi algısından kaynaklanıyor. Uzun lafın kısası araştırmalarımdan sonra gördüm ki çalışanın brüt ücreti üzerinden kesilen bu katkı payına işverenin herhangi bir katkısı bulunmamakla birlikte sistemden belli bir süre içerisinde ayrılmazsanız verdiğiniz paradan kesinti yapılıyor. Yani sizlerden zorla kesilen ücreti bile alamıyorsunuz. 

Bunun yanı sıra siz ücreti ödemek dışında hiçbir kısmında bu sisteme dahil olurken seçici olamıyorsunuz. Neden mi? Çünkü işveren sizin adınıza bir bireysel emeklilik şirketi ile anlaşıyor ve o şirketin fonlarından herhangi birini sizin adınıza seçiyor ve üstüne maaşınızdan sizin paranızı kesip bu fona yatırıyor. Yani siz, sizin için işvereninize teklif edilen fonlardan ya da teklif veren şirketlerden hiçbirini seçemediğiniz gibi zorunlu olarak bu fona ücretinizden pay veriyorsunuz.

Görünüşte herşey her ne kadar otomatiğe bağlanmış güzel bir sistem gibi görünse de bu sistemin para vermek dışında hiçbir noktasında müdahil olamadığınız için ne yazık ki uygulama esnasında pek çok sorun çıkacak gibi duruyor.

18 Nisan 2017 Salı

İşsizler Sendikası (UCubed)

15 Ocak 2010 tarihinde Amerika'da ortaya çıkan ve "İş istiyoruz ve hemen istiyoruz!" sloganıyla kısa sürede Amerika'nın geneline yayılan UCubed (İşsizler Sendikası), 2008'deki Mortgate krizi sonrasında işsiz kalanları örgütlemek amacıyla kuruldu. Sendikanın kurucularından James Bontempo, 2010 yılının Ağustos ayında 12 milyon üyeye ulaştıklarını açıkladı. 


Özellikle çok büyü bir kitleye çok kısa bir sürede ulaşan UCubed, bu başarısını "İş Aktivisti" adını verdiği temsilcilerinin hemen her mahallede kendisi gibi işsiz kalanları etrafında toplamasına borçlu olduğu bir gerçek... Özellikle örgütlenme sürecinde hükümetin ve kamuoyunun dikkatini çekmek için belli aralıklarla bildiriler yayınlayarak kamuoyunda önemli bir algı oluşturmuşlardır. 10 maddeden oluşan en temel ve ilk bildirilerini;

1- İş                      
2- İş                
3- İş                
4- Yiyecek       
5- Barınma       
6- Sağlık Hizmetleri
7- Otomobil
8-TV/İnternet
9- Alkol veya marihuana   
10- İş, İş, İş!

şeklinde yayınlayarak önemli bir algı oluşturmuşlardır. Bu oluşturdukları algılar sayesinde özellikle Barack Obama'nın seçim çalışmalarında da UCubed isteklerine yer vermesi örgütlenmelerinin amacına ulaştıklarını söylemek mümkün. 

Aslında gördüğüm kadarıyla UCubed sadece bir işsizler örgütünden çok psikolojik destekte sağlayan bir oluşum olma özelliğine sahip. Şöyle ki, internet siteleri üzerinden işsiz kalan kişilerin kendi hikayelerini diğer işsiz kişilerle paylaştıkları ve psikolojik olarak destek alabildikleri görülmektedir. Her ne kadar güncel olarak bir veri edinememiş olsam da Youtube'da aşağıdaki videoyu buldum. Video da genel olarak UCubed hareketinin ne olduğundan bahsediyor. 


Daha detaylı bilgiye ise Çalışma Dünyası Dergisi'nde Özlem Kuşlu'nun yazmış olduğu makaleden ulaşabilirsiniz. Makaleye ulaşmak için burayı tıklayabilirsiniz.

Çalışma Hayatında Sosyal Diyaloğun Geliştirilmesi Projesi Notlarım

Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı öncülüğünde Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) tarafından yürütülen "Çalışma Hayatında Sosyal Diyaloğun Geliştirilmesi Projesi" Ankara'daki İLO merkezinde yapıldı. Birbirinden değerli hocaların ve farklı kurumlardan temsilciler (sendikalar, kamu kurumları, işveren temsilcileri) eşliğinde çok güzel iki gün geçirdik.


İlk gün sabah derslerinde bize İLO'nun sendikal özgürlük ve sendikal haklar konusunda ne derece hassas olduğunu ve 1919'dan günümüze İLO'nun gelişimi ve yaşanan olaylar hakkında belki de en net bilgileri öğrenebileceğimiz tek kaynak olan Prof. Dr. Mesut Gülmez'den dinledik.

Öğleden sonra dersinde ise bizlere Doç. Dr. Gaye Burcu Yıldız, İLO'nun 87 No'lu Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi ile 98 No'lu Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmeleri hakkında genel bilgi vererek işleyiş ve uygulanması hakkında bilgiler verdi.

İkinci günün sabah ve öğleden sonra derslerinde yine Doç. Dr. Gaye Burcu Yıldız, İLO'nun 135 No'lu İşçi Temsilcileri, 151 No'lu Çalışma İlişkileri (Kamu Hizmeti) Sözleşmesi ve 154 No'lu Toplu Pazarlık Sözleşmesi hakkında bilgilendirerek yine işleyiş ve uygulanmasına ilişkin bilgiler verdi.

Son oturumda ise Prof. Dr. Nurhan Süral, bizlere Avrupa Birliğinin Sosyal Diyaloğa İlişkin Müktesebatı hakkında bilgi verdi ve eğitimin sonunda ise sertifikalarımızı dağıttı.

Programın genel görünümü bu şekilde geçti ancak bir kaç ufak detay dışında... Bu detaylardan birisi benim varlığından yeni haberim olduğu ve bana göre en çok ilgiyi toplayan İMECE Ev İşçileri Sendikası oldu. Birçoğu kayıt dışı olarak çalıştırılan ve günümüzde çok geri planlarda olan ve herhangi bir yasal güvencelerinin olmaması nedeniyle iş cinayetlerinin dahi dikkate alınmadığı ev işçileri (bizlerin daha çok hizmetçi, temizlikçi olarak bildiği) arasında örgütlenmeyi amaçlayan ve onların yasal olarak güvencelerini sağlamaya çalışan İMECE Ev İşçileri Sendikası eğitim süresince özellikle en çok dikkat çeken ve o dikkati sonuna kadar hak eden sendikaydı.

Bunun dışında benim açımdan tanışmaktan büyük zevk aldığım ve onur duyduğum Liman-İş Sendikası'nda Endüstri İlişkileri Uzmanı olan ve benimle oldukça ilgilenen Enis Kaya'da bu eğitimin bana kattığı ufak detaylardan sadece biri...

Ayrıca DİSK'e bağlı Genel İş Sendikasında Toplu Sözleşmeler Daire Müdürü olarak görev yapan Engin Sezgin ve özellikle konuşmalarıyla beni oldukça etkileyen yine Genel İş Sendikasında Eğitimci olarak görev yapan değerli Gökhan Alpuğan bu eğitimin bana kattığı ufak ama tıpkı diğer ufak detaylar gibi bir o kadar önemli detaydı.

Aslında yazım bu kadar değil ancak uzun yazılar genelde insanları sıktığı için çok fazla uzatmak istemedim o yüzden eğitimlerden aldığım notları ve sözleşmelerin içeriği hakkında açıklayıcı güzel bir yazıyı da bir sonraki yazıma bırakmayı uygun gördüm.

6 Nisan 2017 Perşembe

Ofisinizde Yazılım Maliyetinden Kurtulun

Kurumlar her yıl lisanslı ürünlere tonlarca para harcıyor ve bunun karşılığını da ne yazık ki göremiyor. Bu yazımda bilgisayarlarında sadece ofis ve antivirüs uygulamaları kullanan bir işletmenin yıllık olarak yaptığı lisans masraflarından bahsedeceğim ve alternatif yollar önereceğim. 


Öncelikle işletmemizde 5 tane bilgisayar ve bu bilgisayarlarda Windows 10, Microsoft Office ve Norton Antivirüs programı yüklü olsun. Bu programların fiyatlarını aşağıda sitelerinden alarak verdim.

Windows 10 Home: 499,99TL
Microsoft Office 365: 30TL/Aylık (360TL/Yıllık *En düşük PC paketi)
Norton Security Standart: 69,99TL/1Bilgisayar (5 Bilgisayar için 69,99TL'den hesaplandığında (69,99TL ise indirimli fiyat normal fiyatı 119TL) 349,95 TL / Yıllık )

Toplamda ise yıllık olarak 1209,94TL sadece lisans masrafı ortaya çıkıyor. Ayrıca bu bilgisayarlara yeni türeyen kırılması oldukça zor olan cryptolocker adı verilen ve dosyaları özel olarak şifreleyerek sizden fidye isteyen virüsleri de katarsak yaklaşık olarak 2000TL civarında lisans ve korunma masrafı ortaya çıkıyor. 

Evet belki bir işletme için çok büyük bir bütçe olmayabilir ancak hiç masraf çıkmaması bir işletme için her zaman çok daha iyidir. 


Şimdi ise Linux kullanan ve aynı uygulamaların Linux versiyonlarını kullanan bir işletmeyi düşünelim.İşletim sistemi olarak TÜBİTAK tarafından geliştirilen Pardus Kurumsal, ofis uygulaması LibreOffice kullansın.Şimdi maliyetlerimize bakalım.

Pardus Kurumsal: Ücretsiz olarak dağıtılıyor. Ayrıca teknik destek konusunda gerek TÜBİTAK yetkilileri gerekse Pardus Topluluk gönüllüleri ücretsiz olarak destek sağlıyor.

LibreOffice: Ücretsiz olarak dağıtılıyor ve Microsoft Office ile yapabildiğiniz tüm işlemlerin birebir aynılarını yapabiliyor ve dökümanlarınızı da Office uzantısında (.doc, .docx, .ppt, .pptx, .xls vs.) kaydedebiliyorsunuz. 

Antivirüs: Linux tabanlı bir işletim sistemi olduğu için virüs bulaşma olasılığı çok çok çok düşük bir seviye de... Ayrıca bulaştığını bile varsayarsak Linux altyapısını kullanan hiçbir işletim sisteminde, kurulum sırasında belirlediğiniz yönetici parolasını girmeden ana sisteme zarar verecek bir işlem yapılamadığından siz izin vermediğiniz sürece virüs sisteminizde barınamaz.

Toplamda ise geliştiricilere bağış yapmadığınız sürece lisans ücreti olarak ödeyeceğiniz bir ücret bulunmuyor ve güvenli bir şekilde sınırsız olarak kullanabiliyorsunuz.

İLO 154 Sayılı Toplu Sözleşme Konvensiyonu

Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) tarafından 1981 yılında Cenevre yapılan 67. Uluslararası Çalışma Konferansı'nda oluşturulan ve toplamda 45 ülke tarafından İLO 154 Sayılı Toplu Sözleşme Konvensiyonu'nu Türkiye henüz kabul etmediği için Türkçe bir metni bulunmamaktadır.


İLO ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından düzenlenen ve "Çalışma Hayatı'nda Sosyal Diyaloğun Geliştirilmesi Projesi" kapsamında Türkiye'deki sosyal taraflar olan konfederasyonlar ve bağlı sendikalara kurumsal kapasitelerinin artırılması, örgütlenme özgürlüğü, toplu pazarlık ve sosyal diyalog konularıyla alakalı 10 - 11 Nisan 2017 tarihlerinde İLO Ankara Ofisinde toplantı yapılacak. Toplantı kapsamında 87, 98, 135, 144, 151 ve 154 sayılı İLO Sözleşmeleri hakkında bilgi verilecek. Bu sözleşmelerden 87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi, 98 Sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi, 135 Sayılı İşçi Temsilcileri Sözleşmesi, 144 Sayılı Üçlü Danışma Sözleşmesi ve 151 Sayılı Çalışma İlişkileri (Kamu Hizmeti) Sözleşmesi Türkiye tarafından kabul edildiği için Türkçe metinlerine erişmek mümkün. Ancak 154 Sayılı Toplu Sözleşme Konvensiyonu hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim.Bu yüzden bende 154 Sayılı sözleşmeyi Türkçe'ye çevirdim. Türkçe metni aşağıda görebilirsiniz ayrıca orjinal ingilizce metne ulaşmak için de burayı tıklamanız yeterli olacaktır.

Lütfen gördüğünüz hatalı yerleri yorum atarak yada iletişim sayfası üzerinden bana bildiriniz.

4 Nisan 2017 Salı

Tümtis Grev Kararı Aldı

TÜV-TÜRK'e bağlı Tem-Kocaeli Araç Muayene İstasyonlarında çalışan işçilerin, Tüm Taşıma İşçileri Sendikası'na (TÜMTİS) üye olmaları ve 48 işçinin işten çıkarılmasıyla 2014 yılında başlatılan hukuki mücadeleyi kazanan TÜMTİS, toplu sözleşme masasından grev kararıyla kalktı.


3 Nisan 2017 itibariyle Gebze, Gölcük ve Köseköy olmak üzere 3 farklı işyerinde grev kararı alan TÜMTİS, işyerlerine grev pankartı astı. Basın açıklaması yapan TÜMTİS Genel Örgütlenme Sekreteri Muharrem Yıldırım açıklamasında "Bugün işverenin, yasa tanımaz, kanunları hiçe sayan keyfi tutumundan dolayı burada grev aşamasına gelinmiştir” diyen Genel Örgütlenme Sekreteri Muharrem Yıldırım konuşmasını şu sözlerle sürdürdü; “Bu işyerinde 2014 yılında başlattığımız örgütlenme çalışmasında işveren, çalışanların sendika hakkına saygı göstermek yerine üyelerimize baskı uygulayarak sendikadan vazgeçirmeye çalıştı. İşveren, önce 6 işçiyi işten çıkardı, üyelerimizin kararlı duruşu karşısında ise yeniden işçi kıyımına girişti. Toplam 48 üyemizi işten çıkardı ancak açtığımız işe iade davalarında mahkemeler sendikamızı ve işçileri haklı buldu.” dedi.

Sendikal örgütlenmenin yasal bir özgürlük olduğu, gerek Anayasa'mızda gerekse 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nda da güvence altına alındığı bilinmektedir. Temel insan hakları arasında da bulunan sendikalara üye olmayı engellemenin hiçbir mantığı olmamakla birlikte engellemeye çalışmak dahi suç sayılmalıdır.

İngilizce Konuşmak İçin Etkili Yollar

İlkokuldan beri sürekli ingilizce dersleri alıyor ve kelimeler ezberliyoruz. Ancak üniversiteden mezun olduğumuzda dahi kendimizi ifade edecek en temel cümleleri bile kuramıyoruz. Bu yazımda sizlere kendiminde denediğim basit ama etkili yöntemleri önereceğim.


Sürekli Konuşun!

Dil öğrenmenin en etkili yanı sürekli o dili konuşmaktır. Yurt dışına çıkacak imkanınız ya da zamanınız yoksa kendinize internetten sohbet edebileceğiniz arkadaşlar edinin. En kolayı dünyada 1.3 milyardan fazla kullanıcısı olan Facebook... En basit şekliyle "Learn English" şeklinde basit bir arama yapıp üye sayısı yüksek olan Facebook Gruplarına dahil olun. Gruplara üye olduktan sonra sizin gibi ingilizce öğrenen insanlarla konuşmak istediğinizi belirten ufak bir yazı yazıp (bu kısımda Google Translate'den yardım alabilirsiniz) paylaşın. Oradan sizinle konuşmaya hazır insanlar arasından istediğinizi seçip geri dönüş yapabilir ve konuşmaya başlayabilirsiniz. Unutmayın sürekli iletişimde olmanız ingilizcenizi canlı tutacaktır ve geliştirmenize fırsat tanıyacaktır. Önerdiğim Facebook gruplarına yazımın sonundan ulaşabilirsiniz.

Basit Dile Sahip Diziler İzleyin, Müzik Dinleyin ve Hikayeler Okuyun

Özellikle konuşma şeklini tam kavrayabilmeniz ve kulağınızın kelimelerin söylenişlerine alışması için basit ingilizce dizileri ingilizce altyazı ile izleyin. Dizi olarak önereceğim Oxford'un hazırladığı "English Extra" dizisi bizler gibi yeni başlayanlar için oldukça iyi bir dizi. Youtube üzerinde tüm bölümlerine erişebilir ve altyazılı ve altyazısız şekilde izleyebilirsiniz. Size önerim dizinin bütün bölümlerini önce altyazılı olarak izleyip bitirin ardından altyazısız olarak izleyin. Müzik meselesine gelirsek eğer sakin ve hafif müzikler dinleyin çünkü bu tarz müziklerin dili daha rahat anlaşılabilir.

Ayrıca internetten basit ingilizce hikayeler bularak bunları okuyabilirsiniz. Bunu yapmanız özellikle kelime dağarcığınızı artırmanıza çok büyük katkı sağlayacaktır.

Kelime Ezberleyin ve Asistan Kullanın

Cümle kurabilmek en temel öğeler kelimelerdir. Günlük hayatta en çok kullandığınız ve insanlarla iletişimde işinize en çok yarayacak olan kelimeleri belirleyin. Bunu belirlerken dizide kullanılan kelimelere de dikkat ederek oradan kelimeler çıkarabilirsiniz. Ayrıca kelimeleri kullanırken cümle yapısını oturtabilmeniz ve kavrayabilmeniz için akıllı telefonunuza Duolingo ve Lingualeo gibi mobil asistanlar kurabilirsiniz.

Bunun yanı sıra üye sayısı yüksek olan bazı Facebook ingilizce grupları:

2. Learn English & meet new friends - 7.642 üye

3 Nisan 2017 Pazartesi

Outlook Alternatifi Mail İstemcileri

Özellikle Windows kullanıcılarının çok yakından tanıdığı Outlook, ücretiyle el yakıyor ve bunu hepimiz biliyoruz. Kaçak kullanıldığında da özellikle kurumsal firmalarda çalışanlar için başlı başına bir sorun oluyor. Sonuçta ücretle satılan bir programı kullanmak hem maliye açısından hem de kurumsal itibar olarak bir sorun yaratıyor. Bu yüzden bazı kurumlar ve maillerle çok fazla haşır neşir olan kişisel kullanıcılar ücretsiz alternatiflere yönelmeyi tercih ediyor.

Thunderbird (Linux, Windows, Mac)


Thunderbird, Firefox'tan hatırlayacağınız Mozilla Vakfı tarafından geliştirilmektedir. Tamamen ücretsiz olarak kullanabileceğiniz Thunderbird ile maillerin yanı sıra takviminizi tutabilir ve etkinlikleriniz için hatırlatmalar belirleyebilirsiniz.


Opera Mail (Mac, Windows)


Dünya üzerinde büyük bir hayran kitlesi olan ve internet tarayıcısı olarak kararlı bir şekilde yoluna devam eden Opera, Opera Mail gibi yan uygulamalarla da kendini kanıtlamış durumda. Mac ve Windows için iyi bir alternatif olan Opera Mail, özellikle sade arayüzü ile ilgi çekici duruyor.


Nylas Mail (Linux, Windows, Mac)


Arayüzüyle ilgi çeken ancak çok fazla bilinmeyen Nylas Mail'de güzel bir alternatif olarak karşımızda... Daha önce hiç kullanmadığım Nylas Mail'i indirmek istediğinizde mail adresinizi istemesi akıllara "Tanıtım mailleriyle gelen kutumu dolduracak mı acaba?" diye düşündürse de güzel bir alternatif olarak listemde yerini aldı. 

2 Nisan 2017 Pazar

Tavsiye Yabancı Diziler - 1

Özelikle yerli dizilerin yetersizliği (burada özel bazı dizileri tenzih ederim) ile bende yabancı dizilere yönelen güruhun bir parçası oldum. İzlediğim dizilerden bazılarını da benim gibi yabancı dizilere yeni yönelenlere yol göstermesi için sizlere aktarmak istedim. Lafı fazla uzatmadan hadi dizilere geçelim...

The Walking Dead


Listenin başında Türkçe'de "Yürüyen Ölü" anlamına gelen kısaca zombi olarak tabir ettiğimiz varlıkların dünyayı ele geçirmesi ve bazı grupların bunlardan kurtulup hayatta kalması anlatılıyor. Özellikle makyaj ekibini çok beğendiğim dizide baş rolümüz polis memuru Rick, komadan uyanır ve dünyayı zombiler işgal etmiştir. Rick ise ailesini bulur, olaylar gelişir ve Rick ve ekibi bir oraya bir buraya sürüklenir gider. AMC firmasının telif haklarını satın almasıyla son zamanlarda dizinin hayranları olarak izlemekte zorlanıyoruz ancak yine de "zafere giden yolda çekilen çile kutsaldır" diyerek Negan'ın sonunu göreceğimiz bölümleri heyecanla bekliyoruz.

The Flash


Özellikle son zamanlarda Marvel ve DC Comics'in son zamanlarda karşılıklı yaptıkları ataklarla süper kahraman filmlerinin sinema sektörünü egale etmesi ve bu durumun dizi sektörüne de sıçraması sonucu DC Comics'in süper kahramanlarından biri olan Flash (Barry Allen)'ın hayatını ve yeteneklerini kötülere karşı kullanmasını anlatan The Flash tavsiye dizilerimden bir tanesi. Justice League'de Flash karakterini canlandıran Ezra Miller'ı gördükten sonra belki diziden soğuyabilirsiniz ancak yine de sürükleyici bir dizi...

Silicon Valley


Teknolojik gelişmeleri yakından takip ediyor, sosyal ağlara ve kuruluşlarına merakınız varsa kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Silicon Valley, adından da anlaşılacağı üzere Silikon Vadisi'nde bir girişim (startup) kurmaya çalışan bir grup arkadaşın yaşadıklarını komik ve eğlenceli bir şekilde anlatıyor. 

Aslında izlemekte olduğum birkaç dizi daha bulunuyor  ancak onları da bir sonraki yazımda eklerim. Sizde izlediğiniz ve önerdiğiniz yabancı dizileri yorum olarak eklerseniz bir sonraki yazıma ve izleme listeme ekleyebilirim.

30 Mart 2017 Perşembe

Online Kütüphane Hazırlıyorum

Özellikle roman, hikaye, şiir kitapları gibi kitapların e-kitap hallerine çok fazla denk gelmişsinizdir. Ancak sektörel bazda çalışma yaşamıyla ilgili çok fazla kitap bulunmamakta. Bende bu eksikliği gördüm ve ufak bir araştırmayla eriştiğim, internet üzerinde ücretsiz olarak dağıtılan, telif hakkı sorunları olmayan e-kitapları toplayarak sizler için yayınlamaya karar verdim.



İlk etapta Türk Metal Sendikası'nın kendi yayınları olan ve internet sitelerinde ücretsiz olarak PDF halinde yayınladığı kitaplardan 13 tanesini sizlerle paylaşıyorum. Bunun yanı sıra yine ilerleyen dönemlerde gerek sendika gerekse vakıf, dernek gibi kurumların sitelerini inceleyerek edindiğim kitapları sizlerle de paylaşmayı düşünüyorum.

Online Kütüphane'mden yararlanmak için burayı ya da menüdeki "Kütüphane" seçeneğini tıklayabilirsiniz.

LinkedIn'de Öne Çıkma Yolları

Linkedin, sizlerinde bildiği gibi özellikle profesyonel sosyal ağ olduğu ve iş dünyasından bir çok profesyonelin yer aldığı için diğer sosyal ağ platformlarından keskin bir şekilde ayrılıyor ve kullanıcıların yaptıkları paylaşımlarda net olarak ciddilik ve profesyonellik havası estiği görülüyor. Özellikle iş dünyasından bir çok insanın bir arada bulunması, kullanıcıları "Acaba bir iş fırsat yakalayabilir miyim?" düşüncesine de itiyor. Bu da direkt olarak platformda "ön plana çıkmak" ve "arama sonuçlarında üst sıralarda yer almak" olgusunun önemini artırıyor.


İşte bende bu yüzden sizlerle ufak bir yazı paylaşmak istedim. 7 adımda profilinizi güçlendirmeniz için gereken ipuçlarına başlayalım isterseniz:

1 - Anahtar Kelimeleriniz Olsun

Profilinizde kariyeriniz ve kariyer planlamanızla ilgili anahtar kelimelerinizi belirtin. Özellikle arama sonuçlarında görünmenize olanak sağlayacaktır. Yani daha önce bir muhasebe şirketinde çalışmışsanız ve kariyer hedeflerinizi bu yönde planlamışsanız profil bilgilerinize de bununla ilgili anahtar kelimeler paylaşmanız sizi aramalarda ön planda tutacaktır.

2 - Gerçek Olun

Özellikle başta Twitter olmak üzere Facebook ve Google+ gibi sosyal platformlarda insanlar özellikle markalarını tanıtmak için profillerinde markalarının isimlerini ya da parodi hesap açmayı tercih ediyorlar. Ancak Linkedin'de bu tarz profiller hiç hoş karşılanmıyor zira burası yazının başında da dediğimiz gibi profesyonel bir platform ve burada gerçek olmak ve ciddi olmak çok önemli... Bu yüzden kullandığınız profil fotoğrafınız, profil isminiz ve çalışma hayatınızdaki konumunuz gerçek hayattaki ile aynı olmasına dikkat etmelisiniz. Sonuçta işveren, mülakata Bugs Bunny'i ya da Joker'i çağırmak yerine gerçek fotoğrafı olan birilerini çağırmayı tercih eder. Bunun yanı sıra profil fotoğrafı eklemeniz, profilinizin görüntülenme oranını 7 kat artırıyor.

3 - Profil URL'nizi Düzenleyin

Linkedin'de profil açtığınızda profilinize ulaşmak isteyenler "http://linkedin.com/pub/john-doe/4a/z89/145/" şeklinde bir  URL kullanmak zorunda kalacaklar, bu da çok profesyonel ve pratik olmayan bir durum. O link yerine "http://linkedin.com/in/johndoe" gibi bir URL kullanmak her zaman size fayda sağlar. Kısa, basit ve akılda kalıcı bir URL her zaman işinize yarar.

4 - Aktif Olun ve Sizinle İlgili Paylaşımlara Katılın

Özellikle profilinizi açıp beni neden takip etmiyorlar ya da neden görünmüyorum gibi düşüncelere kapılmayın. Sonuçta siz aktif olmalısınız ki insanlar sizi takip etsin ve sizinle iletişime geçsinler. Düzenli aralıklarla sektörünüzle ilgili haberler, makaleler ve içerikler paylaşın. Bu sizi öne çıkaracaktır. Ayrıca diğer kullanıcılarla etkileşim de olun ve tartışmalara katılın. sonuç olarak sürekli konuştuğunuz biri mi yoksa sadece selam verdiğiniz biri mi sizi daha çabuk hatırlar. Kendinizi hatırlatın...

5 - Bağlantı Kurun

Sektörünüzle ilgili kişileri arayın ve onlara bağlantı daveti gönderin. Size benzer kullanıcılarla bağlantılarınız olursa aramalarda öne çıkarsınız. Bunu yaparken tabi ki nereden geldiğinizi sakın unutmayın. Linkedin özellikle daha önceden tanıyor olabileceğiniz ya da mail adresinizdeki ekli kişileri tanıdığınızı ve onları eklemeniz gerektiğini düşünüyor ve buna çok önem veriyor. Bağlantı eklerken olabildiğince tanıdığınız kişilerin çok olmasına dikkat edin.

6 - Linkedin Gruplarına Katılın

Gruplara katılın ve tartışmalar başlatın. Gruplarda aktif olmanız diğer kullanıcılarla olan etkileşimleriniz açısından oldukça önemlidir. Sonuçta grupları meslek odaları gibi düşünün. Bir grupla sizinle aynı sektörde yer alan bir çok kişi yer alır ve tartışmalar başlatmanız bu açıdan çok önemlidir.

7 - Çalışmalarınızı Ön Plana Çıkarın ve Profilinizi Doldurun

Daha önceden yapmış olduğunuz tüm profesyonel çalışmalarınızı ön plana çıkarın. Bu çalışmalar sadece para kazandıklarınız olmasın. İşe başvururken her ne kadar eski işlerinizin sizleri öne çıkaracağını düşünsenizde gönüllü olarak yaptığınız çalışmalarda bir o kadar önemlidir. Sosyal sorumluluk projelerine ve gönüllülük odaklı çalışmalara yatkın olan bireylerin çalışma arkadaşlarıyla sorun yaşamalarının azaldığı da göz ardı edilemez bir gerçektir. Buna ek olarak profilinizi de tam olarak doldurmaya da özen gösterin. Profilinizin dolu olması sizi öne çıkaracak büyük bir etkendir.

29 Mart 2017 Çarşamba

Avrupa'da ve Türkiye'de İşsizlik Oranları

Bilindiği üzere bir ülkenin en büyük sorunlarının başında işsizlik gelir... İşsizlik, direkt olarak ekonomiyi ve sosyal düzeni etkilediğinden ötürü iktisatçılar ve çalışma ekonomistleri tarafından çok sevilmeyen değerlerdir. Özellikle önde gelen iktisatçılardan olan ve her Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri öğrencilerinin çok yakından tanıdığı Adam Smith dahi "İşsizliği önlemek için gerekirse devlet, yolları söküp yeniden yaptırmalı..." demiştir. Ancak ülkemizde en ufak bir kriz sonucu yükselen oranlar yıllardır baş belamız olmuş durumda...


En son yapılan istihdam seferberliği de çok bir işe yaramış gibi durmuyor bana kalırsa... Sonuç olarak bu kampanya ile işe girenlerin uzun soluklu çalışabilecekleri işler olacağını düşünmüyorum ne yazık ki... Sonuçta yakın zamanda Asgari Ücret Tespit Komisyonu görüşmelerindeki pazarlıklara ve işveren tarafının açıklamalarına baktığımızda 2017-Mart ayı açlık sınırının 1.481 TL  olduğu bir ortamda 1.404 TL'nin işverene çok fazla yük bindireceğini belirtmişlerdi. Bu durumu da göz önüne aldığımızda işverenlerin bu çağrıya çok fazla yanaşmayacağını düşünmekteyim. Tabi bu benim şahsi görüşüm ve umalım da tersi çıksın.

Ülkemiz gündemini takip edenler iyi bilirler 2016-Aralık işsizlik oranı Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan açıklama ile 12,7'ye yükseldiğini 2016 yılı ortalamasınında 10,9 olduğunu öğrendik. Peki bu durum Avrupa'da önde gelen ülkelerde ne durumda? Sizinde incelemeniz için kaynak linklerini yazının sonunda ekleyeceğim.

Öncelikle son zamanlarda çok fazla siyasi olarak kavga ettiğimiz Almanya ile başlayalım. Almanya'da 2016 yılında işsizlik oranı Almanya Federal İstatistik Ofisi tarafından 6,1 olarak açıklandı. İşsiz sayısı ise 2,690,975 olarak görünüyor. Bizim işsiz sayımız ise 3,330,000 olarak görünüyor.

Avrupa Birliği'nden ayrılan ve kendi para biriminden hiç vazgeçmeyen ülkelerden biri olan İngiltere'de ise 2017-Ocak ayı itibariyle işsizlik oranı %4,7 olarak İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi tarafından açıklandı.

Fransa'da işler biraz karışık... Fransa'nın işsizlik oranları bizim oranımıza her ne kadar yakın olsa da tek haneli rakamlarda tutmayı başarmışlar. INSEE Ulusal Enstitüsü İstatistik ve Ekonomi Çalışmaları Birimi tarafından açıklanan rakamlara göre 2016 yılı 1. çeyreğinde %9,9 ve 2,845,000 kişi olarak görünüyor.

Biraz kuzeye iskandinavya adasına çıktığımızda ise Norveç ile karşılaşıyoruz. Norveç'te Norveç İstatistik Bürosu'nun yayınladığı bilgilere göre 2016 yılı 4. çeyrek itibariyle işsizlik oranlarının %4,4 olduğu görülüyor.

Son olarak Norveç'in hemen kapı komşusu olan İsveç ve Finlandiya'da ise durumlar biraz değişiyor gibi. İsveç İstatistik Bürosu'nun açıklamasına göre 2016 yılı genel ortalaması %6,9, Finlandiya İstatistik Bürosu'nun açıklamasına göre ise Finlandiya'da 2017-Ocak ayında %9,2 olarak görünüyor.

Görüldüğü üzere işsizlik oranları biraz farklılık gösteriyor ancak ülkemizde 2009 yılından bu yana yaşanan en yüksek seviyedeyiz. Dilerseniz 2005-2015 yılları arasında ülkemizdeki işsizlik oranlarını da görmek isterseniz blog yazıma buradan bakabilirsiniz.

Kaynak:

Almanya: http://www.statistik-portal.de/Statistik-Portal/en/en_jb02_jahrtab13.asp
İngiltere: https://www.ons.gov.uk/employmentandlabourmarket/peopleinwork/employmentandemployeetypes/bulletins/uklabourmarket/mar2017#unemployment
Fransa: http://www.ilo.org/public/libdoc//igo/P/483958/483958(2016-1)2.pdf
Norveç: http://www.ssb.no/292608/unemployed-persons-aged-15-74-by-sex-and-age-lfs.1-000-and-per-cent
İsveç: http://www.statistikdatabasen.scb.se/pxweb/en/ssd/START__AM__AM0401__AM0401L/NAKUArblheltidstudAr/table/tableViewLayout1/?rxid=cd91fc23-2e9e-4afe-8941-a9f5b84234ff
Finlandiya: http://www.stat.fi/til/tyti/tie_en.html

14 Mart 2017 Salı

Teknosa Preo Pwacth 3 İncelemem

Akıllı saat kullanmak istiyorsunuz ancak tereddütleriniz var ve hangi saati alacağınızı bilmiyorsunuz ya da vereceğiniz ücrete değecek mi diye düşünüyorsunuz. Bende aynı şeyleri düşünüyordum ve deneme amaçlı Teknosa'nın Preo Pwacth 3 modelini satın aldım en azından hoşuma gitmezse çok fazla bir ücret ödememiş olurum diye düşünerek zarardan kar edeceğim yönünde bir fikir yürüttüm. Ancak zaman zaman daha iyisini de alabilirmişim diye düşünüyorum.



Öncelikle akıllı saat konseptinden kesinlikle memnunum. Benim açımdan mükemmel iş kolaylaştırıcı bir olay. İşim gereği bazı önemli toplantılara katılıyor, bazı konferanslarda yer alıyorum. Bu gibi durumlarda herkes konuşurken sizin telefonunuza bakmanız çok hoş karşılanmaz. Ancak kimse saatinize baktınız diye size karşı bir önyargıda ya da bakışları ile tacize tutmaz. Bu anlamda her ortamda telefonunuza gelen tüm bildirimleri saatinizden takip ederek telefonu cebinizden çıkarma sorununuzu ortadan kaldırıyorsunuz.

Teknosa Preo Pwacth 3 ile bu sorunlarımın tümüne çare buldum açıkcası ve daha fazlasına çok gerek duymuyorum. Preo Pwacth 3 sayesinde gelen mesajları, aramaları görebiliyor, yanıtlayabiliyor (ekran küçük olduğu için yazmak sıkıntı ama cevaplama imkanı var) ve uygulamalardan gelen bildirimleri sadece hangi uygulamadan geldiğini görebilecek şekilde bildirim olarak saatimin ekranında görüyorum. Bu da benim için yeterli oluyor. Örneğin; Linkedin üzerinden bir bildirim geldiğinde saatimin ekranında "1 yeni bildirim: Linkedin" şeklinde bir ibare beliriyor. Ya da Whatsapp'tan bir bildirim geldiğinde "1 yeni mesajınız var. Mesaj gönderenin adı "WhatsApp" " şeklinde bir bildirim alıyorum.

Şarjına gelecek olursam beni en çok tatmin eden durumda bu. Özellikle şarjından çok memnunum yaklaşık 2 saatte doluyor ve tamamen dolu olarak kullanmaya başladığınızda yaklaşık olarak 2 ile 3 gün boyunca (kullanım durumuna göre değişebilir) rahatlıkla kullanabiliyorum.

Sizde çok fazla ücret ödemeden akıllı saat deneyimini güvenli bir şekilde yaşamak istiyorsanız tam size göre...

14 Şubat 2017 Salı

Öğrenciler ve Çalışanlar İçin Toplu İş Sözleşmesi El Kitabı

Blogumun değerli takipçileri bu blogu açarken gerek sektörel bazda gerekse akademik olacak şekilde yazılar eklemeye ve bilgilendirmeler yapmaya çalıştım. Bugün ise sizlere değerli üniversite arkadaşlarım Hamit Atakan Dilbaz ve Fatma Özkan ile birlikte yazdığımız bir elektronik kitabı sizlerle paylaşmak istedik.


Her Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri okuyan öğrencinin kesinlikle bilmesi gereken "6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu"ndan esinlenerek yazdığımız bu kitapta gerek kanundan gerekse bu alanda değerli eserler üretmiş bir çok değerli yazardan alıntılar yaparak ve somut örnekler vererek açıklamaya çalıştığı Toplu İş Sözleşmesi Süreci'ne elimizden geldiğince değinmeye çalıştık. Gerek öğrenciler için Toplu İş Hukuku derslerinde gerekse sendika üyesi çalışanların toplu sözleşme görüşmelerini ve sürecin işleyişini daha iyi algılamaları açısından bir yardımcı kaynak yaratmaya çalıştık. 

Yazdığımız bu kitabı bilgisine ve tecrübesine güvendiğimiz değerli hocalarımıza ve toplu iş sözleşmesi konusunda yüksek tecrübe sahibi insanların onaylarını da alarak sizlerle paylaşıyoruz.

Faydalanmanız ve bilgilenmeniz dileğiyle...



18 Ocak 2017 Çarşamba

Blogger Eğitim Serisi - Blog Menüleri

İlk dersimizde Blogger'da detaylı bir şekilde blog nasıl açılır onu anlatmıştım.Bu dersimizde ise Blogger'da blogumuzu açtıktan sonra sol tarafta karşımıza çıkan menüler hakkında bilgi vereceğim.



1. Kayıtlar

Kayıtlar menüsü altında blogunuzdan ziyaretçilerinize paylaştığınız yazılarınızı görebilirsiniz. Bu menü 3 adet alt menüden oluşmaktadır. Bunlar, Tümü, Taslak ve Yayınlananlar'dır. Tümü menüsü adı üstünde sitenizde yazdığınız tüm yayınlanan yayınlanmayan ne kadar yazınız varsa onu gösterir. Taslak menüsü ise yazdığınız ancak yayınlamayarak taslak olarak kaydettiğiniz yazılarınızı ve Yayınlananlar menüsü de adından da anlaşılacağı üzere sitenizde yayınladığınız menüleri gösterir.

2. İstatistikler

İstatistikler menüsü sitenizin ziyaretçi akışına yönelik istatistiki bilgiler içeren menüdür. Bu menü sayesinde siteniz kaç defa görüntülenmiş ziyaretçiler nereden gelmiş hangi bilgisayar ya da hangi tarayıcı gibi istatistikleri görebilirsiniz. İstatistikler menüsünde Önizleme, Kayıtlar, Trafik Kaynakları, Kitle olmak üzere toplam 4 adet alt menü bulunmakta. Önizleme menüsünde istatistiklerin tümünü tek bir sayfa da özet halinde görürsünüz. Kayıtlar menüsünde ziyaretçilerinizin hangi sayfaları ya da yazıları görüntülediğini en çok hangi sayfanın görüntülendiğini görürsünüz. Trafik Kaynakları menüsü ziyaretçilerinizin sitenize nereden geldiklerini görürsünüz. Örneğin ziyaretçileriniz sitenizi Google üzerinden mi bulmuş yoksa sosyal ağlardan mı denk gelmişler. Kitle menüsünde ise ziyaretçileriniz hangi ülkeden hangi tarayıcıyı kullanarak hangi işletim sistemi ile sitenize girmişler gibi istatistikleri görebilirsiniz.

3. Yorumlar

Bu menüden sitenizdeki yazılarınıza yapılan yorumları görüp kontrol ederek silebilirsiniz.

4. Kazançlar

Burada siteniz belli bir seviyeye geldikten sonra (yani belli bir popülariteye ulaştıktan sonra) sitenizde Google'ın reklam servisi olan Adsense'i kullanarak sitenizde reklam yayınlayarak para kazanabilirsiniz. Bunun için sitenizle sürekli olarak ilgilenmeli ve yeni paylaşmanız şart.

5. Kampanyalar

Bu menüden sitenizin reklamını Google üzerinde yaptırabilirsiniz. Google Adwords üzerinde reklam vererek sitenizin ziyaretçilerini artırabilirsiniz. Ancak biraz tuzlu olabilir dikkat!

6. Sayfalar

Bu menü üzerinden sabit metin sayfaları oluşturabilirsiniz. Örnek vermek gerekirse iletişim, hakkımda gibi sayfalar sabit sayfalardır ve bu sayfaları yayınladığınızda blog yazılarınızın bulunduğu akışın içine girmezler. O yüzden bu tarz sayfalar oluştururken bu menüyü kullanabilirsiniz.

7. Yerleşim

Bu menü üzerinden sitenizin temasındaki bileşenlerin yerleşimlerini görebilir, yerlerini değiştirebilir ya da yeni bileşenler ekleyebilirsiniz. Burayı ilerleyen derslerde daha detaylı bir şekilde inceleyeceğimiz için hızlı bir şekilde geçiyorum.

8. Şablon

Şablon menümüz üzerinden sitemizin temasını değiştirebilir ve tema kodlarımızla oynayabiliriz. Bu kısmı ilerleyen dersler detaylı bir şekilde anlatacağım için bu menünün anlatımını da hızlı bir şekilde geçiyorum.

9. Ayarlar

Ayarlar menümüz bu yazımın en uzun yazısı olacağa benziyor. O yüzden bu menüyü bir sonraki yazımda daha detaylı bir şekilde anlatmak üzere bırakıyorum. 

Genel olarak menülerimiz bu şekilde, zaten sizde kullandıkça alışacak ve neyin nerede olduğunu iyice kavrayacaksınızdır. 

11 Ocak 2017 Çarşamba

John Wick'i İzledim (Spoiler İçerir)

Dün canım sıkıldı ve bir film izlemek istedim. "Acaba ne izlesem?" diye düşünürken John Wick'in ikinci filminin çıkacağı haberine denk geldim ve merak ettim. İlk film gösterimden kalktığı için mecburen internet üzerinde var olan film izleme sitelerinden birinden açtım ve izledim. Filmle ilgili görüşlerime geçmeden önce filmi özellikle kurgusal yönü ve oyunculuk açısından çok beğendiğimi söylemek isterim.



Evet, başlıkta da dediğim gibi biraz spoiler olacak ancak o kadar da olsun canım, bakarsınız sizi filmi izlemek için teşvik etmiş olurum. Öncelikle Matrix serisinden Neo olarak tanıdığımız ve hatta bir neslin sürekli "aha ne o!" gibi esprilerine konu olan, hatta bu esprileri duysa muhtemelen sinemaya küsecek olan, Keanu Reeves abimiz başrol olmuş ve Matrix ve Constantine filmlerinde olduğu gibi önüne gelene veriyor ayarı... Eski emekli bir kiralık katil olan John Wick (Keanu Reeves) abimiz, karısının ölümü sonrasında kendi kendine yas tutarken, zamanında ortak iş yaptığı ve jübilesini yaparken büyük kıyak geçip tüm rakiplerini teker teker temizlediği Viggo Tarasov (Michael Nyqvist)'un oğluyla bir benzinci de karşılaşıyor ve karşılıklı atarlandıktan sonra eve gidiyor. Akşam vakti John abimiz yemek yerken birden kapı çalıyor ve kargoyla yavru bir köpeği abimizin eline verip gidiyor. Yavru köpek ise karısının John abimize, "ben öldüm gittim diye hemen karıya kıza sarma, al bununla oyalan" dediği sözde bir hediyeymiş... 


Lafı fazla uzatmadan bu alemin kralı Viggo Tarasov'un benzinci de atarlandığı oğlu İosef Tarasov (Alfie Allen) bizim John abinin evini basıyor, köpeği öldürüyor ve arabasını alıp kaçıyor. John abi de sabah uyanıyor ve intikam için hazırlanıyor. Tek başına ortalığın anasını ağlatıp filmin sonunda Viggo Tarasov'a da "Nasıl kral yaptıysak indirmesini de biliriz" deyip, içindeki devrimci ruhla veriyor ayarı ve tahttan indiriyor. Son sahnede vurulmuş halde eve gitmeye çalışırken bir barınağa girip oradan da bir köpek alan John abimiz, yaralı bir halde evin yolunu tutuyor...



Özellikle dövüş ve aksiyon sahneleriyle eğlenceli bir seyir keyfi veren bu filmi sizinde izlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Dediğim gibi bence çok iyi bir yapım olmuş, hele ki son zamanlarda sürekli karşımıza çıkan süper kahraman filmlerinden sonra ilaç gibi gelecektir.

25 Aralık 2016 Pazar

Seo Hocasına Ne Oldu?

Yıllardır Seo dediğimizde tüm webmaster dünyasının aklına gelmekle kalmayan, Google amcaya sorduğumuzda da hemen ilk sıradaki yerini ayıran Seo Hocası tamamen farklı bir yapılanmaya giriyormuş. Özellikle Webtures aracılığıyla Dublin'de ofis açarak Seo ajansı mantalitesini tamamen değiştiren ve çıtayı göklere çıkaran Seo Hocası artık hedef odaklarını yerele değil ulusal projelere çevirmiş durumda. Global bir yapıya kavuşma aşamasında olan Seo Hocası bu değişim sürecinde önemli kararlara imza atmış durumda.



Öncelikle yazının devamını okumadan önce buradaki duyurularını okuyabilirsiniz. Hepimizin bildiği gib yaklaşık 8 yıldır Google amcaya "seo" diye aradığımızda bu alanda artık ordinaryusluğunu almış bir profesör kadar kamuoyundan kabul gören Kaan Gülten'in Seo Hocası sitesi hep en başta çıkardı. Son zamanlarda Google'dan ceza alarak arama sonuçlarından silinmiş olsalarda çok kısa bir süre içerisinde o cezadan da kurtulmayı başarmışlardı. Hepimize "bunlar hep amerikanın oyunu"dedirten bir hadise olsa da bir webmaser forumu olan Fuub'un hacklenmesiyle de sanırım bu değişim kararı iyice hızlandı. Kronolojik sıralamayı her ne kadar ne bir şekilde yapamayacak olsam da bildiğim kadarıyla önce Fuub hacklendi, ardından Seo Hocası ceza aldı.



Değişime önce Fuub'tan başladılar. Adını üst sıralara yazdıran ve webmasterların uğrak noktası olan Fuub, fuub.net adresinden fuub.com.tr adresine yönlendirilerek bir soru cevap projesine dönüştürülmüş. İşin en kötü tarafı da bizlere Arka Sokakların o unutlmaz repliğini hatırlatan "Adamlar tam pislik çıktı Rıza Baba" dedirten eski Fuub içeriğinin tamamen silinmiş olması (bu arada belki bu hack olayından sonra içeriklere zarar gelmiştir o yüzden silinmiş olabilir şimdi adamların günahını almayalım).

Fuub'ta yaşanan değişimle birlikte Seo Hocası'da yeni yapısına kavuşmaya başladı. Yayınladıkları duyuru ile (linkini yukarıda vermiştim) artık sektörde yoğun olarak bulunmayacaklarını ve sektörde yer alan diğer seo ajansları ile uyumlu bir şekilde çalışmak istediklerini belirtiyorlar. Bu doğrultu da tüm Türkiye'de bulunan seo ajanslarını ve bireysel olarak seo alanında faaliyet gösteren uzmanları sitede yer alan sayfalar aracılığıyla bir vitrin modeline döneceklerini yazmışlar. Aslında gerçekten takdir edilesi bir değişiklik olmuş ve gerçekten iyi bir dönüşüm olacak gibi görünüyor. Bekleyip göreceğiz.

Bu arada buradaki sayfadan seo ajanslarına ulaşabilirsiniz ve bir ajansınız varsa ekle butonuna basarak side bu vitrinde yerinizi alabilirsiniz. Ayrıca buraya tıklayarak ise bireysel seo uzmanlarına ulaşabilir ve yine ekle butonu sayesinde sizde kendi adınızı bu listeye ekleyebilirsiniz.

24 Aralık 2016 Cumartesi

Microsoft, Linux Vakfına Katıldı. Peki Neden?

Hepimizin, bilgisayar denince aklına ekran, klavye, mouse ve ekrandaki Windows logosu gelir. Windows dediğimizde ise işletim sistemleri dünyasının adeta bir Sabri Reyiz'i olan Windows XP gelir. İşte Microsoft ilk ortaya çıktığı günden bu yana öyle güzel işlemiş ki bunu bize, biraz araştıran ya da sorgulayan biri değilsek hemen tek işletim sistemi Windows gibi düşünüyoruz. Bu tıpkı  internetin sadece Google ve Facebook'tan varolduğunu düşündüğümüz gibi (he bide haber siteleri).


Peki Bill Gates amcamız hepimizde bu etkiyi bırakmışken, Linux Vakfına neden katıldı. Gerçi Bill Gates değil, Satya Nadella ama sonuç olarak Microsoft'un büyü bir orandaki hissesine hala Bill Gates sahip ve onun onayı olmadan kolay kolay böyle bir işe kalkışılacağını düşünmüyorum. Her neyse konumuza dönelim. Bill Gates ya da Satya Nadella Microsoft'un Linux Vakfına neden üye olmasını istemiş olabilir ki? Aslında benim aklımda bir kaç ihtimal var. Şimdi sırasıyla bunlara bir bakalım.

Windows Phone Başarısızlığı

Microsoft aslında her ne kadar (bana göre) Windows Phone 8 ile büyük bir çıkış yakalamış olsa da uygulama geliştiricileri kendisine çekmeyi başaramaması ve Satya Nadella'nın bir konuşmasında Windows Phone'larda başarısızlığa uğradıklarını kabul etmesi ve geliştirmelerin durdurulduğunu açıklaması her ne kadar benim gibi Windows Phone sevenleri üzdüyse de ortada da bir gerçek mevcut. Özellikle sektörde büyük bir pasta dilimine sahip olan Android'in Linux çekirdeğini kullandığını düşünürsek ve hatta Ubuntu Touch'ın da aynı şekilde bir Linux dağıtımı olan Ubuntu'nun çatallanmasıdan ortaya çıktığını varsayarsak aslında Linux telefonlar için ideal bir altyapıyı sunuyor. Hatta bazı kullananlar Ubuntu Touch'ın Android'den daha verimli olduğunu dahi söylüyorlar.


Bu durum göz önüne alındığında Microsoft'un acaba Linux çekirdeğini kullanan bir mobil işletim sistemi yapabileceği benim aklımı kurcalayan nedenlerden biri. Bu düşünceme delil olarak ise Microsoft'un Windows Phone 10 ile Android uygulamalarını çalıştırabilen bir yapıda olmasını sizlere sunabilirim. Sonuçta Microsoft, BlackBerry gibi uygulama açığını Android uygulamalar ile kapatmak istemişti.

Stabil Bir Windows?

Herhangi bir Linux dağıtımı kullananlar bilir, özellikle Windows'tan sonra Liux kullanmak ilaç gibi gelir insana... O hız, o stabillik, o özelleştirilebilirlik... Gerçekten çok güzel hissettirir, hele ki bilgisayarınız eski ve düşük bir donanıma sahipse. Kali Linux (eskiden Backtrack olarak bilinirdi) ile ortaya çıkan "heçkırlar Kali kullanıyormuş", "Kali'den face patlatma", "Kali'de site heykleme", "Kali yükleyip heçkır olcam" muhabbetleri ile bir çok gencimiz Kali kuramayıp (kurulumu zordur) "o da Linux bu da Linux" mantığıyla farklı dağıtımlara yönelerek arkadaşlarına hava atıp Linux'un tanınırlığını artırmışlardır. Son zamanlarda dünya da hızla yaygınlaşan Linux kullanıcılarının Windows'un stabilliğinden şikayet etmesi belki de Microsoft'u yeni arayışlara yöneltmiş olabilir.

Bayern Münih & Borussia Dortmund Kardeşliği

Bayern ve Dortmund arasındaki hikayeyi bilmeyeniniz yoktur herhalde. Hiç bilmeyenler için Dortmund bir ekonomik krize girer ve yüksek bir meblağ borcu vardır, kulüp artık iflasını duyurmak üzeredir. Ancak bir yardım eli uzanır ve Bayern 3 milyon euro borç verir. Dortmund o parayla acil ödemelerini yapar ve artan kısmı ile altyapısını güçlendirir. İlerleyen zamanlarda ise borcunu kapatıp stat satın alır ve sonrasında gelen şampiyonluklar olarak devam eder ancak her şey o 3 milyon euro ile başlar.

Belki bir centilmenlik örneği olarak Microsoft'un sırf Linux'a destek olmak için bu tarz bir üyelik işlemini her ne kadar düşük bir ihtimalde olsa düşünmüyor değilim. Tamam kabul bu biraz fazla Pollyanna'cı bir bakış açısı oldu ama belki de adamlar vicdan yaptı. 

Velhasılı kelam adamlar Linux Vakfına üye oldular ve yıllık 500.000 dolar Linux Vakfına ödemeyi kabul ettiler. Artık bundan sonrasını sıkı takip etmek gerekecek.