Yerli Sosyal Ağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yerli Sosyal Ağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ağustos 2021 Cuma

Yerli Sosyal Ağlarda Eski Ama Yeni Bir Girişim: Yaay

Daha önceki yazılarımda sürekli yerli sosyal ağ platformlarından, gelişimlerinden ve bunların eksikliklerinden sık sık bahsettim. Aslında ülkemizde yerli bir sosyal ağın nasıl olması gerektiği ve yerli sosyal ağ mantığının neden hep eksik kaldığını az çok hepimiz biliyoruz. Yetersiz reklam bütçeleri, yatırımcı desteklerinin az olması, melek yatırımcı dediğimiz konuların ne yazık ki ülkemizde çok fazla işleyen bir mekanizma olmaması gibi nedenler hep karşımıza çıkıyor. Daha öncesinde yapılmış birçok projenin tekrar etmesi de bu konuda yapılan hatalardan birtanesi...

Yaay

 

Daha önce karşımıza çıkan projelerden birtanesi olan Yazbee'de ne yazık ki benzer nedenlerden dolayı tutunamamış ve kapanmıştı. Arkasında teknoloji alanında ülkemizdeki önde gelen firmalardan biri yer alsa da yetersiz kaynak sebebiyle altyapı maliyetlerini karşılayamamış ve borçlarına istinaden projeye el konulmuştu. Şimdi ise projeye el koyan Türk Telekom bu projeyi kendi bünyesinde Yaay adıyla yeniden hayata geçirdi. Yazbee'nin tüm özelliklerini aynen olduğu gibi elinde tutarak sadece renk değişimi ile yeniden alan Türk Telekom'un bu iş öyle çok büyük bir bütçe ayırdığını düşünmüyorum. Ancak ülkemizin en büyük şirketlerinden birinin bu konuda atılım yapmasının yararlı olduğunu görüyorum. En azından Yaay, altyapı konusunda ve reklam konusunda diğer oluşturulan projelere oranla yetersiz kalmayacak ve arkasında büyük bir teknik destek gücünün olduğunu hissettirecektir.

16 Temmuz 2019 Salı

Yerli ve Milli Uygulamalar Yapıyoruz!!!

Son günlerde herkesin ağzında bir yerli ve milli kelimesi dolaşıp duruyor. Adam hazır bir site kuruyor yerli ve milli, hazır bir altyapı kullanarak uygulama geliştiriyor yerli ve milli, hazır bir sistem çekirdeği kullanarak işletim sistemi yapıyor yerli ve milli... Nedir bu yerli ve milli sevdası?


Size burada yerli ve milli nedir, nasıl olur diye anlatmayacağım. Zira bilmeyenler için internette birçok açıklayıcı ve tanımlayıcı anlatım bulunmakta isteyenler buradan ulaşabilirler. Benim bahsetmek istediğim geliştiriciler birtakım güzel işler çıkarıyorlar ve bunu farklı ve ilgi çekici isimlerle isimlendiriyorlar. Ancak bu yerli ve milli tanımı birileri tarafından işin içine sokulduğunda her seferinde Türkçe isim koyma zorunluluğu varmış gibi algılanıyor. Neden kardeşim bu Türkçe zorunluluğu? Ben çok ilgi çekici bir isim bulmuşum ve benim yaptığım uygulama sadece isminden dolayı binlerce kişinin ilgisini çekecekse ben buna neden Türkçe isim koymak zorunda olmalıyım?

Hadi bunu geçtim. Daha tam olarak gerçekten yerli ve milli tanımı arasındaki farkı bilmediğimiz için yaptığımız her naneye "Yerli ve Milli" damgası basmayı çok sevdiğimiz için başkalarının yaptığı hazır şablonları kullanarak yaptığımız basit bir şeye bile yerli ve milli damgasını basarız hemen. Bunları yazmamın nedeni ise az önce bir habere denk gelmiş olmamdan... Sanayi Bakanı bir açıklama yapmış ve "Whatsapp yerine bizim kendi yerli ve milli uygulamalarımız olan Bip ve Laff'ı kulanın" demiş. Zamanında bu yerli ve milli kafası bize Zebrachat'i klonlayıp yerli ve milli PTT Messenger'ı sunmamış mıydı? Hatta Play Store ve App Store'a koymadan uygulamayı kaçak olarak kurmamız gerekiyordu. Ne oldu o proje? O projenin sayfasına ulaşılamıyor artık. PTT'nin sitesinden tamamen kaldırılmış.

Neyse bu yazı biraz siyasete kaymaya başladı o yüzden konuyu burada kapatıp size daha kaliteli ve açık açık ne olduğunu, nasıl olduğunu anlatan bir başka yerli ve milli olmayan bir projeden bahsedeceğim. Adı "Dedi". Bilgi Teknolojileri ve İnternet Güvenliği Derneği tarafından geliştirildi ve gayet kullanışlı bir mesajlaşma uygulaması. Üstelik adamlar uygulamayı hangi altyapıyı kullanarak yaptıklarını sitelerinde açık açık belirtiyorlar. İsteyen geliştiricilerde kaynak kodumuzu inceleyebilir diyorlar.

Signal altyapısını kullanan bu uygulama aslında güvenlik açısından doğuştan güvenli. Çünkü Signal, daha Whatsapp'ta bile kullanılmıyorken uçtan uca şifreleme sistemi ile mesajlaşmalarınızı ve aramalarını koruyordu. Bu yüzden işin pirinin altyapısını kullanan bir uygulamadan bahsediyorum size. Belki aklınıza takılmıştır diye de ekliyorum. Bu uygulamanın sunucuları yok. Tamamen Signal altyapısı ve güçlü şifreleme özelliği sayesinde hiçbir bilginiz ne Signal'e ne de farklı herhangi bir kişi ya da kuruluşa bildirilmiyor. Bu anlamda benden geçer not alan uygulamayı indirebilmek için aşağıdaki butonları kullanabilirsiniz.

15 Ekim 2018 Pazartesi

Yerli Sosyal Ağ mı Kuralım?

Son zamanlarda özellikle son iki - üç yıldır yerli sosyal ağ sitelerinde yoğun bir artış yaşanıyor. "Acaba bir sosyal ağ kursam Facebook gibi olsa tutar mı?" mantığıyla açılan sitelerin birçoğu bir süre sonra kendiliğinden kapanıyor. Peki neden bizden bir Marck Zuckerberg çıkmıyor?

Aslında olay o kadar basit değil! "Bir site açarım Facebook gibi olur insanlar kayıt olur ve ben oturduğum yerden para kazanırım" düşüncesi hiçbir zaman tutmaz. Öncelikle bilinmesi gereken bir olgu var o da insanların isteklerine cevap verebilmek. Zuckerberg bunu başardı. Facebook'un ortaya çıktığı dönemde kullanılan sosyal ağ sayısı sınırlıydı ve bunlar bir sosyal ağ mantığından çok Blogger ya da Tumblr kişilerin kendilerine blog açmalarını sağlayan bir yapı mevcuttu. Yani birincisi Facebook tamamen özgür ve bağımsız bir projeydi. 

  
Bunun yanı sıra Mark Zuckerberg başlarda küçük bir kitle için bu sistemi kullandı. Yani sadece Harvard Üniversitesi öğrencileri için yapılmış bir site vardı ortada. Sonra sırayla diğer üniversitelerin kullanımına açıldı. Yani özel bir sistem vardı ve sadece üniversite uzantılı mail adresleriyle kullanılabilen dinamik bir topluluğa hitap eden bir site vardı ortada. Bu da diğer insanların ilgisini çektiği gibi öğrenciler arasında bir fark yaratan bir sistemdi. Bunu hiçbir zaman unutmayın, bir şey kısıtlanıyorsa her zaman ilgi çeker. Diğer insanlar tarafından yoğun ilgi çeken Facebook zamanla herkesin kullanımına açıldı. Ayrıca bu kolay bir şekilde olmadı. İleri derece de pazarlama teknikleri kullanılarak Facebook güncellemeleri yapıldı. Yani Zuckerberg sadece siteyi kurup insanların üye olmalarını beklemedi.

Growth Hacking denilen pazarlama tekniği sayesinde insanların hangi sayfalarda ne kadar vakit geçirdiklerini ve bu sayfalarda nelere yöneldiklerini inceleyen bu pazarlama tekniği özellikle Facebook güncellemelerinde oldukça fayda sağladı. Zuckerberg sadece bir yazılımcı değildi. Aynı zamanda okulu bırakmadan önce yazılım derslerinin yanı sıra psikoloji ile ilgili derslere de girerek yazılımı psikoloji ile bir araya getirmeyi ve kullanıcıların psikolojik analizleri üzerinden ne tarz eylemlere eğilimi olup olmadığını ölçerek tamamen bilimsel bir şekilde Facebook güncellemelerini yaptı.

Uzun lafın kısası bir site açıp insanların gelmesini ve paylaşım yapmalarını beklemek boşa vakit kaybı olacağı gibi insaların da bu kadar basit mantıkla hareket eden varlıklar olmadığını bilmeniz ve görmeniz gerekir.