Sosyal Medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sosyal Medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ekim 2018 Pazartesi

Yerli Sosyal Ağ mı Kuralım?

Son zamanlarda özellikle son iki - üç yıldır yerli sosyal ağ sitelerinde yoğun bir artış yaşanıyor. "Acaba bir sosyal ağ kursam Facebook gibi olsa tutar mı?" mantığıyla açılan sitelerin birçoğu bir süre sonra kendiliğinden kapanıyor. Peki neden bizden bir Marck Zuckerberg çıkmıyor?

Aslında olay o kadar basit değil! "Bir site açarım Facebook gibi olur insanlar kayıt olur ve ben oturduğum yerden para kazanırım" düşüncesi hiçbir zaman tutmaz. Öncelikle bilinmesi gereken bir olgu var o da insanların isteklerine cevap verebilmek. Zuckerberg bunu başardı. Facebook'un ortaya çıktığı dönemde kullanılan sosyal ağ sayısı sınırlıydı ve bunlar bir sosyal ağ mantığından çok Blogger ya da Tumblr kişilerin kendilerine blog açmalarını sağlayan bir yapı mevcuttu. Yani birincisi Facebook tamamen özgür ve bağımsız bir projeydi. 

  
Bunun yanı sıra Mark Zuckerberg başlarda küçük bir kitle için bu sistemi kullandı. Yani sadece Harvard Üniversitesi öğrencileri için yapılmış bir site vardı ortada. Sonra sırayla diğer üniversitelerin kullanımına açıldı. Yani özel bir sistem vardı ve sadece üniversite uzantılı mail adresleriyle kullanılabilen dinamik bir topluluğa hitap eden bir site vardı ortada. Bu da diğer insanların ilgisini çektiği gibi öğrenciler arasında bir fark yaratan bir sistemdi. Bunu hiçbir zaman unutmayın, bir şey kısıtlanıyorsa her zaman ilgi çeker. Diğer insanlar tarafından yoğun ilgi çeken Facebook zamanla herkesin kullanımına açıldı. Ayrıca bu kolay bir şekilde olmadı. İleri derece de pazarlama teknikleri kullanılarak Facebook güncellemeleri yapıldı. Yani Zuckerberg sadece siteyi kurup insanların üye olmalarını beklemedi.

Growth Hacking denilen pazarlama tekniği sayesinde insanların hangi sayfalarda ne kadar vakit geçirdiklerini ve bu sayfalarda nelere yöneldiklerini inceleyen bu pazarlama tekniği özellikle Facebook güncellemelerinde oldukça fayda sağladı. Zuckerberg sadece bir yazılımcı değildi. Aynı zamanda okulu bırakmadan önce yazılım derslerinin yanı sıra psikoloji ile ilgili derslere de girerek yazılımı psikoloji ile bir araya getirmeyi ve kullanıcıların psikolojik analizleri üzerinden ne tarz eylemlere eğilimi olup olmadığını ölçerek tamamen bilimsel bir şekilde Facebook güncellemelerini yaptı.

Uzun lafın kısası bir site açıp insanların gelmesini ve paylaşım yapmalarını beklemek boşa vakit kaybı olacağı gibi insaların da bu kadar basit mantıkla hareket eden varlıklar olmadığını bilmeniz ve görmeniz gerekir.

22 Aralık 2016 Perşembe

Linkedin'i Etkin Kullanmak

Hatırlayacağınız üzere Linkedin kısa bir süre önce 26 milyar $'a Microsoft tarafından satın alınmıştı. Sosyal ağlar arasında en kurumsal, en resmi, en ciddi olan ve çizgisinden ödün vermeyen bir yapısı da vardır. Şahsen ben Microsoft'un satın almasından sonra dolaşan akıllı sosyal ağ söylentilerinden oldukça umutlanmıştım ancak Microsoft CEO'su Satya Nadella'nın yaptığı son açıklama da Linkedin'i özellik Office programlarıyla entegre bir hale getirmeyi amaçladıklarını duyduktan sonra hayallerim suya düştü. Çünkü akıllı sosyal ağ olarak nitelendireceğimiz Bing, Windows, Office, Skype gibi Microsoft ürünleri ile entegre çalışan bir kurumsal sosyal ağ olması oldukça güzel olurdu.



Örneğin; Skype üzerinde ekli olan arkadaşları Linkedin üzerinde ekleyebilir, Windows üzerinde oynadığımız oyunları Linkedin üzerinde paylaşabilir (bunu söylememin en önemli nedeni ise bilgisayar oyunu oynamak insanların yaratıcılığını artırıyor ve daha hızlı düşünmesini sağlıyormuş, sonuçta adamlar oturmuş araştırmış haklılardır), Bing üzerinde birini aradığımızda direkt olarak Linkedin profilini özelleştirilmiş bir pencerede bize sunması ve hatta Bing reklamların bile şu anda Facebook ve Google'da olduğu gibi Linkedin üzerinde paylaştığımız şeylerle ilgili olması iyi olurdu.

Neyse bunların hiçbiri olmadı ve ben bu yazıyı yazmaya başladım, o yüzden isterseniz dönelim konumuza... Evet, Linkedin kurumsal yapısı ve resmi duruşuyla önümüzde çok güzel bir örnek olarak duruyor. Direkt olarak işverenlerle temas kurabileceğiniz ve kendinizi onlara tanıtma fırsatlarınızın olduğu bir alan... Peki biz bu mecrayı ne kadar etkin kullanıyoruz. Açıkçası doğruyu söylemem gerekirse kesinlikle iyi kullananlar var ama birçok kişi Linkedin'i de diğer sosyal ağlar gibi zannedip fıkra, komik olmayan saçma karikatürler, aşk şiirleri vb. paylaşımlar yapabiliyor. Yani eğer Microsoft satın almadan önce Türkiye'deki bu kullanıcıları inceleseydi, bırakın 26 milyar dolar 26 tl bile vermezdi. En nihayetinde ülkemizde birçok insan malesef hakkını veremiyor buranın...

Linkedin aslında yazının başından bu yana dediğim gibi kurumsal bir sosyal ağ arkadaşlar... Burada fıkra, karikatür paylaşmayı bırakmalısınız. Linkedin nasıl kullanılmalıdır öncelikle bunu kavramak gerekir. Eğer Linkedin'i etkili kullanmak istiyorsak resmiyete ve profesyonelliğe ihtiyacımız var. Burada bir vizyon yansıtmalısınız. Profilini tam olarak doldurun. Ardından mümkünse farklı dillerde birer profil oluşturmaya çalışın. Özellikle ingilizce olacak tabi ki... Paylaşımlarınız çalıştığınız kurum veya ilgi alanlarınızla alakalı olsun. Çalışmak istediğiniz sektörlerden haberler, o sektöre ilişkin fikirleriniz, çeşitli yerlerde o sektörün uzmanlarının söylediği sözler, sektöre ilişkin farklı ülkelerdeki uygulamalar bu paylaşım türlerinin başında geliyor. Mümkünse akademik makale yazmaya çalışın ve bunları kabul görmüş site veya dergilerde yayınlatıp o yazınızın linkini Linkedin profilinize ekleyin. Hatta Linkedin Pulse kullanın ve orada da makale yayınlayın ve hazırladığınız sunumları SlideShare üzerinde paylaşarak profilinize ekleyin.

Bunları yaparsanız kesinlikle size iş teklifi gelir demiyorum ancak profilinizin popülerliğini artırmak ve Linkedin üzerinden eleman avı yapan insan kaynakları uzmanlarını kendinize çekmek için kesinlikle çok önemli adımlardır. Umarım zamanla bu yazımı okuyan çıkar ve artık Linkedin üzerinde fıkra ve karikatür görmeyi bırakırız. Bu arada mesleğiniz karikatürist ya da komedyenlikse siz paylaşmaya devam edin.

19 Aralık 2016 Pazartesi

Vine, İnstagram Karşısında Neden Başarısız Oldu?

Öncelikle hepimiz Vine ve İnstagram'ı biliyoruz ve hatta birçoğumuz İnstagram'ı aktif olarak kullanıyoruz. Bu iki mobil platform'dan biri olan Vine, Twitter'ın bünyesinde, İnstagram ise Facebook'un bünyesinde yer alıyor. Twitter, Vine için ne kadar ödediği bilinmese de 80 milyon dolar ödediği söylentileri bir dönem konuşulmuştu. Onun yanı sıra Facebook ise İnstagram için 1 milyar dolar ödeyerek o döneme kadar ki en büyük satın almasını yapmıştı.



Bu iki platformdan Vine'ın kapanacağı ve Twitter'ın satılacağı söylentileri son zamanlarda çok daha yüksek sesle konuşulur oldu. Buna karşılık Facebook ise geçen süre zarfında başta WhatsApp olmak üzere bir çok önemli şirketi bünyesine katmış ve hatta Snapchat'ı satın alamadığı için kopyalamaya bile başladığı biliniyor.

Peki şu soru aklımıza neden gelmesin; Vine, İnstagram Karşısında Neden Başarısız Oldu? Bence burada bakılması gereken nokta Twitter ve Facebook'ta yaşanan gelişmeler. Twitter'da büyük bir otorite boşluğu olduğu görülüyor. Neden mi? Şöyle ki ilk kurulduğu yıllarda sahibi Jack Dorsey CEO görevini de üstlenmiş ve Twitter 750 milyon kayıtlı kullanıcıya ulaştığında Jack Dorsey için zamanın en iyi ve en genç CEO'larından biri söylentileri yapılmıştı. Hatta 2008'de MIT Technology Review tarafından "35 yaşın altındaki en yenilikçi 35 kişi"den biri seçilmişti.

Ancak sonrasında Dorsey'in Square adında bir mobil ödeme şirketini de kurması ve Twitter'daki CEO'luk görevini başkalarına devretmesinin ardından işler beklendiği gibi gitmedi denebilir. Bu kanıya nereden vardığımı soracaksınız tabi ki. Şöyle ki; Jack Dorsey'den sonra Twitter bünyesinde yapılan geliştirmeler ve yenilikler çok fazla son kullanıcıya aktarılamadı. Net olarak belirgin bir şekilde görülen geliştirmeler yapılmadığı gibi yapılanlar ise tam olarak aktarılamadı.

Vine'da bu durumun mağdurlarından aslında... Twitter, Vine'ı satın aldığında Vine sadece üç kişilik bir ekip tarafından geliştiriliyor ve sadece İOS platformunda yer alıyordu. Satın almadan sonra Android ve Windows Phone platformlarında da yayınlanan uygulamanın popularitesi ve kullanıcı kitlesi her ne kadar artmış olsa da yapılan en büyük hata Vine fenomenlerine para dağıtılması oldu. Evet doğru Twitter, Vine'da video paylaşmaları için insanlara para verdi. Sonrasında ise platformdaki durağanlık baş gösterdi ve o da ne!

İnstagram kullanıcılara 16 saniyelik kısa videolar paylaşabilmelerini sağladı (sonradan 1 dakikaya çıkarıldı). İnsanlar zaten İnstagram'la ortaya çıkan selfie akımından dolayı İnstagram kullanırken birden bire video paylaşma lüksleri de kendiliğinden doğdu. Ardından bazı sanatçılarında konserlerinden video ve resim paylaşması ile İnstagram çılgınlığı çığ gibi büyüdü.

Sonuç olarak Facebook'un kurulduğu ilk günden bu yana CEO görevini üstlenen Mark Zuckerberg, ilk günden itibaren koruduğu istikrarını bozmadı ve Facebook'u çok yönlü bir sosyal ağ yapmayı başardı. Bunun yanında ise bünyesine kattığı şirketleri de hem Facebook için yararlı bir kaynak hem de büyük bir gelir kaynağı olarak büyütmeye devam etti.