Teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Aralık 2021 Pazartesi

En Güvenilir Mesajlaşma Uygulaması FBI Tarafından Doğrulandı

Uzun süredir tartışılan en güvenilir mesajlaşma uygulamasının hangisinin olduğu konusu sonunda sızdırlan FBI belgeleriyle kanıtlandı. Sızdırılan belgeye göre FBI'ın Whatsapp üzerinde yapılan tüm konuşmaların içeriklerine erişebildiği ortaya çıktı.

 

whatsapp-bilgi-sizintisi

Son yıllarda mesajlaşma uygulamalarının yaptıkları uçtan uca şifreleme gibi yöntemlerle mesajlaşmaların ve içeriklerin korunması ve kişisel verilerin gizliliğini ön plana çıkarmaları büyük bir reklam çalışması haline dönüştü. Bu konuyu büyük bir reklam malzemesi haline getiren Whatsapp'ın son yayınlanan belgeye göre o kadar da masum olmadığı ortaya çıktı. Uçtan uca şifreleme konusunda büyük atılımlar yapan mesajlaşma uygulamalarının FBI tarafından gelen yasal talepler doğrultusunda hangi bilgileri paylaştıklarını sonunda öğrendik.

Yayınlanan belgeye göre FBI talep etmesi halinde en detaylı bilgiyi iMessage ve Whatsapp'tan alabildiğini öğrendik. Rolling Stone tarafından ele geçirildiği iddia edilen belgeye göre teknoloji şirketleri, FBI'ın hangi bilgileri paylaştıklarını görebildik ve sonuçlar gerçekten tedirgin edici durumda. Son birkaç yıldır ülkemizde de gündeme gelen kişisel verilerin gizliliği konusu uzun süredir teknoloji şirketlerinin gündeminde yoğun bir şekilde yer ediniyordu. Bu konuda en güvenilir olduğunu iddia eden birçok şirket geliştirdikleri uygulamalarla ortaya çıkmıştı. Özellikle güvenlik ve gizlilik konusunda en başarılı adımları atan şirketler içerisinde Signal ve Telegram ön plana çıkmaktaydı. O kadar ki Elon Musk bile, Whatsapp'tan gelen verilerin kullanılmasına ilişkin sözleşme güncellemesinden sonra takipçilerini Signal kullanmaya davet etmişti. Yayınlanan belgelere göre Elon Musk'ın bu davetinin yersiz olmadığını bir kez daha görmüş olduk.

Belgede FBI tarafından talep edilmesi halinde en az bilgiyi kayıt zamanı bilgileri ve tarih/saat bilgisi ile Signal ve sadece kayıt zamanı bilgisi ile Telegram paylaşmakta. İçerik olarak bu iki uygulamada hiçbir içeriği paylaşmıyor. Telegram sadece doğrulanan bir terörist soruşturmasına ilişkin IP adresi ve iletişim bilgisi gibi bilgileri ilgili yetkililere sunuyor. Mesaj içeriklerini görmek bu iki uygulamada da mümkün olmuyor.

Whatsapp ve iMessage mesaj içeriklerini her ne uçtan uca şifreleme yöntemi ile koruma altına almış olsa da sızan belge ile bu korumanın tam kapsamlı bir koruma olmadığını görebiliyoruz. Peki mesaj içerikleri neden önemli olabilir? Aslında Meta, Google ya da Apple gibi sosyal mühendislik ve büyük veri gibi bilim alanlarından faydalanan bu şirketler kullanıcıların sosyal ilişkilerini, sevdikleri şeyleri ve önemsedikleri değerleri bu içerikler aracılığıyla öğrenip özellikle pazarlama alanında, kullanıcı davranışlarını ve içerisinde bulundukları sosyal çevreyi analiz ederek, bu bilgiler doğrultusunda pazarlama stratejileri geliştirip kullanıcıları kendilerine duygusal bir şekilde bağlıyor ve kullanıcılar üzerinden para kazanmayı hedefliyorlar. Bu doğrultuda bu tip şirketlerin temel gelir kaynaklarının bu bilgiler olduğunu göz önünde bulundurursak hiçbir zaman kullanıcıların bilgilerinin gizli kalabileceğine inanmamalıyız. Bu gibi konularda pazarlamanın ve sosyal mühendisliğin birlikteliği, büyük verinin analiz edilmesi ve işlenmesi gibi durumlar ortaya çıkıyor.

5 Aralık 2021 Pazar

Arama Motorlarına Yeni Bir Üye: You

Günümüzde en çok kullanılan arama motoru olan Google, yıllardır yeni rakiplerle karşılaşmak zorunda kalıyor. O kadar ki irili ufaklı bir çok arama motoru geldi geçti ancak Google'ı tahtından edebilen çıkmadı. O kadar ki son yapılan istatistiklere dünya arama motoru pazarının %91,45'ini elinde barındırıyor.
 
you-com-arama-motoru
Google'ın en büyük rakipleri Yahoo, Bing ve Baidu üçlüsü arama motoru pazarında toplamda %5'lik bir dilime sahipken yeni bir arama motorunun da bu yarışın içine dahil olduğu haberini alıyoruz. You.com aslında bu pazarda farklı tasarımı ve yenilikçi arama teknolojisi ile kendine yer edinmeye çalıştığını iddia ediyor. Dünya'nın en büyük müşteri ilişkileri yönetim platformlarından olan Salesforce'un eski yönetici David Socher tarafından çıkarılan You, kullanıcılara farklı bir deneyim kazandırmayı amaçlıyor.

You'yu diğer arama motorlarından farklı kılan en belirgin özelliği arama sonuçlarını bir liste şeklinde değil kutucuklar halinde kullanıcılarına sunması olarak öne çıkıyor. Bununla birlikte şirketin kurucusu David Socher'in söylediklerine göre, You, arama sonuçlarını tamamen kişiselleştirilmiş olarak kullanıcılarına sunuyor. İlk sırada en çok tercih edilen kaynaklardan gelen sonuçları gösterirken sonrasında tarafsız kaynaklardan ve en sonda da en az oy almış çok fazla güvenilmeyen kaynaklardan gelen sonuçları gösteriyor. Aslında 2004 yılından bu yana Google bu konu üzerinde çalışmaya devam ediyor. Ancak Socher'e göre Google reklamları bu kişiselleştirilmiş sonuçları büyük bir manüplasyona uğraştıyor ve bu yüzden insanlar Google'dan uzaklaşmaya başlayacak.
 
Bana göre ortada göz ardı edilemeyecek büyük bir gerçek var, o da reklam gelirleri... Google'ın ana şirketi olan Alphabet'in yılda 183 milyar dolar gelirinin olması ve bu gelirin büyük bir kısmının reklamlardan elde edilmesi Google'ın piyasadaki en güçlü arama motoru olmasını sağlıyor. You.com gibi arama motorlarının ne kadar başarılı olabileceği konusu genellikle tartışmaya açık bir konu olarak hep karşımıza çıkacak ancak bence Google'ın tahtını sallamak için arama sonuçlarından ya da farklı tasarımlardan ziyade yenilikçi teknolojiler geliştirmek gerekiyor. Düşündüğümüzde Google, kullanıcılarına sunduğu servislerle ihtiyacımız olan her alanda karşımıza çıkıyor ve bu konu da birileri çok daha gitmek zorunda ki ancak Google'ın karşısına rakip olarak çıkabilsin.

13 Mayıs 2017 Cumartesi

Opera Browser Reborn Kod Adıyla Güncellendi

Opera'yı bir çoğumuz kullanıyordur. Hatta hali hazırda şu anda bende bu yazımı Opera tarayıcısı üzerinden yazıyorum. İnternet tarayıcısı piyasasında Chrome özellikle pazarı işgal etmişken diğer tarayıcıların pazardan pay almaları için farklı ve yeni bir takım düzenlemeler getirmeleri kaçınılmaz oldu.


Opera da bu trende uyum sağlayan ve yeniliklerini en hızlı şekilde son kullanıcıyla buluşturan sayılı tarayıcılardan biri... Belki duymuşsunuzdur, son olarak geçtiğimiz aylarda duyurdukları Opera Neon adında prototip bir tarayıcı yayınlamışlardı. Bu tarayıcı sadece Mac ve Windows ortamlarında yer almış Linux kullanıcıları için yayınlanmamıştı. Opera, bu prototipi deney amaçlı yayınlamış olacak ki kullanıcılardan gelen geri bildirimler sonucunda yayınladığı son güncellemesine "Reborn (Yeniden Doğuş)" adını vererek tarayıcı dünyasında adeta bir devrim olarak nitelendirilebilecek yeni özellikleri bizlere sundu.

Bunlardan biri daha önce yayınlamış olduğu güncellemelerle ücretsiz VPN hizmeti ve reklam engelleme özelliğini daha da özelleştirilebilir kılmak olmuş. Bunun yanı sıra aslında eski Opera çalışanlarının kurduğu ve şu anda pazarda yeni yeni yer edinmeye başlayan Vivaldi'de bulunan tasarımsal bir özelliği de ortaya çıkardı. Vivaldi tarayıcısında tarayıcının pencere renklerini istediğiniz gibi belirleyerek kendinize göre rengarenk bir tarayıcı kullanabiliyordunuz. Ben özellikle koyu renk temasını çok sevmiştim ki o temanın bir benzerini Opera gece modu olarak bizlere sundu. 

Bunun haricinde asıl devrim olan özelliğe gelelim. Bence oldukça güzel ve kullanışlı bir özellik olan ve bizleri her bir messenger için yeni sekme derdinden kurtaran kenar çubuğundaki sohbet eklentileri... Bu eklentiler sayesinde Facebook Messenger, Whatsapp Messenger ve Telegram Messenger gibi sohbet uygulamalarını yeni sekme açmaya gerek kalmadan gizlenebilir mini pencerelerden kullanabileceğiz. Ve aynı kenar çubuğunda yer alan animasyonlu düğmelerle de yer imleri, hızlı başlangıç, rss okuyucu, ayarlar, geçmiş gibi sayfalara hızlı bir şekilde gidebileceğiz.

Opera'nın Reborn güncellemesiyle ilgili blog yazısına buradan ulaşabilirsiniz. Sizin Opera'nın Reborn güncellemesiyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?

14 Mart 2017 Salı

Teknosa Preo Pwacth 3 İncelemem

Akıllı saat kullanmak istiyorsunuz ancak tereddütleriniz var ve hangi saati alacağınızı bilmiyorsunuz ya da vereceğiniz ücrete değecek mi diye düşünüyorsunuz. Bende aynı şeyleri düşünüyordum ve deneme amaçlı Teknosa'nın Preo Pwacth 3 modelini satın aldım en azından hoşuma gitmezse çok fazla bir ücret ödememiş olurum diye düşünerek zarardan kar edeceğim yönünde bir fikir yürüttüm. Ancak zaman zaman daha iyisini de alabilirmişim diye düşünüyorum.



Öncelikle akıllı saat konseptinden kesinlikle memnunum. Benim açımdan mükemmel iş kolaylaştırıcı bir olay. İşim gereği bazı önemli toplantılara katılıyor, bazı konferanslarda yer alıyorum. Bu gibi durumlarda herkes konuşurken sizin telefonunuza bakmanız çok hoş karşılanmaz. Ancak kimse saatinize baktınız diye size karşı bir önyargıda ya da bakışları ile tacize tutmaz. Bu anlamda her ortamda telefonunuza gelen tüm bildirimleri saatinizden takip ederek telefonu cebinizden çıkarma sorununuzu ortadan kaldırıyorsunuz.

Teknosa Preo Pwacth 3 ile bu sorunlarımın tümüne çare buldum açıkcası ve daha fazlasına çok gerek duymuyorum. Preo Pwacth 3 sayesinde gelen mesajları, aramaları görebiliyor, yanıtlayabiliyor (ekran küçük olduğu için yazmak sıkıntı ama cevaplama imkanı var) ve uygulamalardan gelen bildirimleri sadece hangi uygulamadan geldiğini görebilecek şekilde bildirim olarak saatimin ekranında görüyorum. Bu da benim için yeterli oluyor. Örneğin; Linkedin üzerinden bir bildirim geldiğinde saatimin ekranında "1 yeni bildirim: Linkedin" şeklinde bir ibare beliriyor. Ya da Whatsapp'tan bir bildirim geldiğinde "1 yeni mesajınız var. Mesaj gönderenin adı "WhatsApp" " şeklinde bir bildirim alıyorum.

Şarjına gelecek olursam beni en çok tatmin eden durumda bu. Özellikle şarjından çok memnunum yaklaşık 2 saatte doluyor ve tamamen dolu olarak kullanmaya başladığınızda yaklaşık olarak 2 ile 3 gün boyunca (kullanım durumuna göre değişebilir) rahatlıkla kullanabiliyorum.

Sizde çok fazla ücret ödemeden akıllı saat deneyimini güvenli bir şekilde yaşamak istiyorsanız tam size göre...

24 Aralık 2016 Cumartesi

Microsoft, Linux Vakfına Katıldı. Peki Neden?

Hepimizin, bilgisayar denince aklına ekran, klavye, mouse ve ekrandaki Windows logosu gelir. Windows dediğimizde ise işletim sistemleri dünyasının adeta bir Sabri Reyiz'i olan Windows XP gelir. İşte Microsoft ilk ortaya çıktığı günden bu yana öyle güzel işlemiş ki bunu bize, biraz araştıran ya da sorgulayan biri değilsek hemen tek işletim sistemi Windows gibi düşünüyoruz. Bu tıpkı  internetin sadece Google ve Facebook'tan varolduğunu düşündüğümüz gibi (he bide haber siteleri).


Peki Bill Gates amcamız hepimizde bu etkiyi bırakmışken, Linux Vakfına neden katıldı. Gerçi Bill Gates değil, Satya Nadella ama sonuç olarak Microsoft'un büyü bir orandaki hissesine hala Bill Gates sahip ve onun onayı olmadan kolay kolay böyle bir işe kalkışılacağını düşünmüyorum. Her neyse konumuza dönelim. Bill Gates ya da Satya Nadella Microsoft'un Linux Vakfına neden üye olmasını istemiş olabilir ki? Aslında benim aklımda bir kaç ihtimal var. Şimdi sırasıyla bunlara bir bakalım.

Windows Phone Başarısızlığı

Microsoft aslında her ne kadar (bana göre) Windows Phone 8 ile büyük bir çıkış yakalamış olsa da uygulama geliştiricileri kendisine çekmeyi başaramaması ve Satya Nadella'nın bir konuşmasında Windows Phone'larda başarısızlığa uğradıklarını kabul etmesi ve geliştirmelerin durdurulduğunu açıklaması her ne kadar benim gibi Windows Phone sevenleri üzdüyse de ortada da bir gerçek mevcut. Özellikle sektörde büyük bir pasta dilimine sahip olan Android'in Linux çekirdeğini kullandığını düşünürsek ve hatta Ubuntu Touch'ın da aynı şekilde bir Linux dağıtımı olan Ubuntu'nun çatallanmasıdan ortaya çıktığını varsayarsak aslında Linux telefonlar için ideal bir altyapıyı sunuyor. Hatta bazı kullananlar Ubuntu Touch'ın Android'den daha verimli olduğunu dahi söylüyorlar.


Bu durum göz önüne alındığında Microsoft'un acaba Linux çekirdeğini kullanan bir mobil işletim sistemi yapabileceği benim aklımı kurcalayan nedenlerden biri. Bu düşünceme delil olarak ise Microsoft'un Windows Phone 10 ile Android uygulamalarını çalıştırabilen bir yapıda olmasını sizlere sunabilirim. Sonuçta Microsoft, BlackBerry gibi uygulama açığını Android uygulamalar ile kapatmak istemişti.

Stabil Bir Windows?

Herhangi bir Linux dağıtımı kullananlar bilir, özellikle Windows'tan sonra Liux kullanmak ilaç gibi gelir insana... O hız, o stabillik, o özelleştirilebilirlik... Gerçekten çok güzel hissettirir, hele ki bilgisayarınız eski ve düşük bir donanıma sahipse. Kali Linux (eskiden Backtrack olarak bilinirdi) ile ortaya çıkan "heçkırlar Kali kullanıyormuş", "Kali'den face patlatma", "Kali'de site heykleme", "Kali yükleyip heçkır olcam" muhabbetleri ile bir çok gencimiz Kali kuramayıp (kurulumu zordur) "o da Linux bu da Linux" mantığıyla farklı dağıtımlara yönelerek arkadaşlarına hava atıp Linux'un tanınırlığını artırmışlardır. Son zamanlarda dünya da hızla yaygınlaşan Linux kullanıcılarının Windows'un stabilliğinden şikayet etmesi belki de Microsoft'u yeni arayışlara yöneltmiş olabilir.

Bayern Münih & Borussia Dortmund Kardeşliği

Bayern ve Dortmund arasındaki hikayeyi bilmeyeniniz yoktur herhalde. Hiç bilmeyenler için Dortmund bir ekonomik krize girer ve yüksek bir meblağ borcu vardır, kulüp artık iflasını duyurmak üzeredir. Ancak bir yardım eli uzanır ve Bayern 3 milyon euro borç verir. Dortmund o parayla acil ödemelerini yapar ve artan kısmı ile altyapısını güçlendirir. İlerleyen zamanlarda ise borcunu kapatıp stat satın alır ve sonrasında gelen şampiyonluklar olarak devam eder ancak her şey o 3 milyon euro ile başlar.

Belki bir centilmenlik örneği olarak Microsoft'un sırf Linux'a destek olmak için bu tarz bir üyelik işlemini her ne kadar düşük bir ihtimalde olsa düşünmüyor değilim. Tamam kabul bu biraz fazla Pollyanna'cı bir bakış açısı oldu ama belki de adamlar vicdan yaptı. 

Velhasılı kelam adamlar Linux Vakfına üye oldular ve yıllık 500.000 dolar Linux Vakfına ödemeyi kabul ettiler. Artık bundan sonrasını sıkı takip etmek gerekecek.

14 Haziran 2016 Salı

Linkedin'i Microsoft 26 Milyar $'a Aldı

Birçoğunuzun kullandığı ve sosyal ağ dünyasının en resmi, en ciddi ve en dikkat edilen firmalarından biri olan Linkedin, uzun bekleyişin ardından turnayı gözünden vurdu. Daha önce Tumblr'ı satın almadan Yahoo'nun, Google+'ı daha da güçlendirmek isteyen Google'ın ve bunun gibi daha birçok büyük firmanın ilgisini çeken ancak gelen tüm teklifleri kabul etmeyen Linkedin, en sonunda Microsoft'un uçuk teklifine dayanamamış. (Gerçi kim dayanabilir ki sonuçta ortada 26 Milyar $ var.)


Linkedin'i bu kadar değerli ve önemli yapan nedir peki. Hali hazırda bünyesinde barındırdığı 400 milyon kullanıcı ve şirketler... En önemli etkenlerden biri özellikle Twitter, Facebook gibi direkt olarak kullanıcı odaklı değil kurumsal hizmetlerde sunması. Ücretli üyelik gibi kendi içerisinde bir gelir modelinin bulunması da önemli bir etken ancak asıl önemli olan Microsoft'un Bing'i geliştirme ve güçlendirme çalışmaları yapması arama sonuçlarını derinleştirmesi ve akıllı arama motoru planlarını hayata geçirmesi için önemli bir kaynak Linkedin.

Microsoft özellikle Hololens ile birlikte kullanıcılara sunacağı tam donanımlı ve akıllı bir arama motoru amacı Linkedin'i alması için önemli bir sebep. Bakalım Microsoft, Linkedin üzerinde ne gibi değişiklikler yapacak ve ne gibi yenilikler katacak. Ancak kişisel öngörüm eğer Microsoft, Linkedin'i bir takım geliştirme ve kullanıcı odaklı düzenlemeler yaparsa ileride Facebook, Twitter gibi firmalara karşı kesinlikle büyük bir koz olarak kullanabilir.

Merhaba Dünya

Her blogger'ın kişisel bloglarında kullandığı ilk cümledir "Merhaba Dünya"... Bende geleneği bozmadan yeni blogumdan dünyaya yeniden merhaba diyorum. Öncelikle kısaca şunu belirtmem gerekiyor ki birçoğunuz beni tanıyorsunuzdur. Son zamanlarda sürekli bir blog açıp kapatma hastalığına yakalandım. Bu yüzden beni tanıdığı halde hatırlayamayanlarınız olacaktır. 


merhaba-dunya

Ben Emre Kerim Yıldız, kendime son taktığım lakapla "Mütevazi Wordpress'ci" olarak da hatırlayanlarınız olur. Öncelikle şunu söylemek isterim evet ben bir Wordpress ustasıyım (gerçi ustasıyım demek ne kadar doğru olur bilemiyorum ama baya bir bilgim var). Peki soracaksınız ve haklısınız da "Madem Wordpress'cisin neden Blogger'da blog açtın?" diye. Hemen siz sormadan ben cevaplamak isterim. Ben şimdiye kadar kendime açtığım bloglara öyle çok fazla para vereyim, hadi para verdim reklam alayım da verdiğim parayı çıkarayım gibi bir derdim olmadı. Keza açtığım bloglara dahi para ödemedim (kişisel bloglar tabi). Bu yüzden bir süredir burada yazdığım blogumun da yakında kapanacağını bildiğim için bende en güzel Blogger açayım hem para derdim olmaz hem rahat ederim hemde yazdığım yazılarım silinmez dedim ve blogumu açtım. Kısaca Blogger'a (benim için eski dosttur) dönüş sebebim direkt olarak maddi.

Peki diyeceksiniz hadi geldin eyvallah, daha önce yazmışsın ona da tamam, şimdi ne yazacaksın be mübarek. Valla doğruyu söylemek isterim onu bende tam olarak bilmiyorum ama aklıma ne eserse ve güncel olarak ne ile karşılaşıyorsam onu yazmayı düşünüyorum. Kısaca biraz SEO, biraz gündem, biraz işçiler, biraz siteler, biraz eskiler derken liste bu şekilde uzayıp gidecek. Giriş için bu kadar laf kalabalığı yeter heralde geriye kalan enerjimi ve yazma isteğimi de diğer yazılara saklayım.