24 Haziran 2016 Cuma

Türkiye'de İşsizlik Oranlarındaki Değişim (2005-2015)

İşsizlik, çalışma gücü ve arzusunda olan ve cari ücretten çalışmaya razı olup da iş bulamayan işgücünü ifade eder. İşsizlik oranı ise iş bulamayan nüfusun toplam işgücü oranına bölünmesiyle elde edilir. Bu çalışma da Türkiye'de 2005 ve 2015 yılları arasındaki işsizlik oranlarındaki değişim ele alınmıştır. 


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve OECD verilerinden yararlanarak hazırlanan tablo da yıllar bazında oranlardaki değişim açık bir şekilde görülmektedir. Buna göre TÜİK verilerine göre işsizlik oranı en çok %13.1 ile 2009 yılında görülürken OECD verilerine göre en çok %12.6 ile 2009 yılında görülmektedir. 

İşsizlik oranının TÜİK verilerine göre en düşük %8.4 ile 2012 yılında olduğu görülürken, OECD verilerine göre %8.2 ile 2012 yılında olduğu görülmektedir.




15 Haziran 2016 Çarşamba

Türkiye'de İşgücüne Katılım Oranındaki Değişim (2011-2014)

İlk yazımda da sizlere artık blogumu tam manasıyla bir kişisel blog havasında tutacağımı ve her edindiğim bilgiyi paylaşacağımı yazmıştım. Haber kanallarını ve gündemi yakından takip eden ve işsizlik, istihdam, işgücüne katılım oranlarıyla biraz olsun ilgiliyseniz bu yazım ilginizi çekecek cinsten, o yüzden okumaya devam edin derim.

Günümüzde ülkemizin en büyük iç sorunlarından biri de işsizliktir hiç şüphesiz. İşsizliğin belirlenmesi ise toplam işsiz sayısının toplam işgücüne oranı üzerinden hesaplanmaktadır. Özetle işgücüne katılım oranı çalışan nüfusun aktif çalışabilecek nüfusa oranı ile bulunmakta ve işsizlik sorunu ile yakından ilgilidir.  2011 ve 2014 yılları arasında durağan bir seyir izleyen bu oran farklı kuruluşlar tarafından tespit edilmekte ve insanların kafaları karışmakta. Bu yazımda kısaca bu oranı inceleyen ulusal ve yerel kurumların tespitleri hakkında bilgi vereceğim ve karşılaştırmalı bir analizini sizlere sunacağım. Araştırmanın günümüz verilerini daha da aydınlatması ve son durumu daha net bir şekilde ortaya koyması açısından 2011 ve 2014 yılları ele alınmıştır.

Öncelikle bu araştırma da kullanılan kaynaklar OECD İstatistikleri, İndexMundi İstatistikleri, TÜİK Verileri, Dünya Bankası Verileri ve Trading Economics sitesinden elde edilen verilerdir. Araştırmanın herhangi bir resmi boyutu olmayıp sadece kişisel ilgi ve merak çerçevesinde yapıldığını belirtmekte fayda vardır.

İşgücüne katılım oranı olarak adlandırılan oran şu anda halihazırda çalışan nüfusun toplam işgücüne  (15 yaş ve üzeri nüfus) bölümü ile hesaplanarak bulunmaktadır. Dr. Metin BERBER* işgücüne katılım oranını bir makalesinde ise "Kurumsal olmayan sivil nüfus içinde çalışmak isteyenleri ifade eder." şeklinde tanımlamıştır.

İşgücüne Katılım Oranı

2011 2012 2013 2014
TÜİK %47,4 %47,6 %48,3 %50,5
Dünya Bankası %50 %49 %49 %49
Trading Economics %47,3 %47,7 %48,6 %50,6
OECD %49,9 %50 %50,8 %50,5
İndexMundi %49,5 %49,4 %49,4 -
Tablo.1 - İşgücüne katılım oranı verilerinin kurumlara göre dağılımları


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2011 yılında %47,4 olan işgücüne katılım oranı, 2012 yılında %0,02 kadar bir artışla %47,6 seviyesine çıkmış. İlerleyen yıllarda artışına devam eden oran 2013 yılında %48,3, 2014 yılında ise büyük bir sıçrama göstererek %50,5 olmuştur. 

Dünya Bankası verilerine göre ise 2011 yılında %50 olan işgücüne katılım oranı 2012, 2013 ve 2014 yıllarında %49 seviyesinde seyretmiştir.

OECD verilerine göre işgücüne katılım oranı ülkemizde 2011 yılında %49,9, 2012 yılında %50, 2013 yılında %50,8 ve 2014 yılında ise %50,5 olarak görünmektedir.

Trading Economics verilerine göre ülkemizde 2011 yılında işgücüne katılım oranı %47,3, 2012 yılında %47,7, 2013 yılında %48,6, 2014 yılında ise %50,4 oranında görünmektedir.

Son olarak ülkemizdeki işgücüne katılım oranı İndexMundi verilerine göre 2011 yılında %49,5, 2012 yılında %49,4 ve 2013 yılında ise %49,4 olarak saptanmıştır. 

İnceleme çerçevesinde görüldüğü üzere ortalama olarak ülkemizdeki işgücüne katılım oranı 2011 yılında %48 civarında iken 2012 yılında %49 seviyelerine yükselmiş, bu oran 2013 yılında %49,2 seviyelerine gelmiş ve 2014 yılında ise tahmini olarak %50,5 seviyesinde seyir etmiştir.**

Avrupa ve diğer OECD ülkeleri baz alındığında ülkemizdeki işgücüne katılım oranının düşük seviyelerde olduğu ve 2016 Şubat ayı TÜİK verilerine göre 15 yaş ve üstü vatandaşın sadece %50,8 kadar bir kısımının işgücüne katılım göstermesi bunun bir kanıtı niteliğindedir.

Dipnot:

Dr. Metin BERBER, Karadeniz Teknik Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, İktisat Politikası ABD Bşk.

** Belirtilen veriler tahmini hesaplamalar doğrultusunda yapılmış olup gerçek ortalamayı yansıtmamaktadır.

14 Haziran 2016 Salı

Linkedin'i Microsoft 26 Milyar $'a Aldı

Birçoğunuzun kullandığı ve sosyal ağ dünyasının en resmi, en ciddi ve en dikkat edilen firmalarından biri olan Linkedin, uzun bekleyişin ardından turnayı gözünden vurdu. Daha önce Tumblr'ı satın almadan Yahoo'nun, Google+'ı daha da güçlendirmek isteyen Google'ın ve bunun gibi daha birçok büyük firmanın ilgisini çeken ancak gelen tüm teklifleri kabul etmeyen Linkedin, en sonunda Microsoft'un uçuk teklifine dayanamamış. (Gerçi kim dayanabilir ki sonuçta ortada 26 Milyar $ var.)


Linkedin'i bu kadar değerli ve önemli yapan nedir peki. Hali hazırda bünyesinde barındırdığı 400 milyon kullanıcı ve şirketler... En önemli etkenlerden biri özellikle Twitter, Facebook gibi direkt olarak kullanıcı odaklı değil kurumsal hizmetlerde sunması. Ücretli üyelik gibi kendi içerisinde bir gelir modelinin bulunması da önemli bir etken ancak asıl önemli olan Microsoft'un Bing'i geliştirme ve güçlendirme çalışmaları yapması arama sonuçlarını derinleştirmesi ve akıllı arama motoru planlarını hayata geçirmesi için önemli bir kaynak Linkedin.

Microsoft özellikle Hololens ile birlikte kullanıcılara sunacağı tam donanımlı ve akıllı bir arama motoru amacı Linkedin'i alması için önemli bir sebep. Bakalım Microsoft, Linkedin üzerinde ne gibi değişiklikler yapacak ve ne gibi yenilikler katacak. Ancak kişisel öngörüm eğer Microsoft, Linkedin'i bir takım geliştirme ve kullanıcı odaklı düzenlemeler yaparsa ileride Facebook, Twitter gibi firmalara karşı kesinlikle büyük bir koz olarak kullanabilir.

Eski Dost Blogger'a Dönüş

İlk kişisel blogumu Blogger üzerinden açtığımda bundan 5 yıl öncesiydi. Ne seo biliyorum ne düzgün bir makale yazmasını... Kendimce edindiğim ve aklımda kurduğum fikirlerimi paylaşıyordum. Bunu yaparken de ne yazı düzeni ne makale yazımı hakkında zerre kadar bilgim vardı. 5 yıl önce ilk blogum da yazılar yazdım ve tuhaftır ki insanlarında hoşuna gitti. Baya bir yorum ve ziyaretçi çekmeyi de başarmıştım. Özellikle en büyük başarım ise blogumun pagerank değerinin yükselmesiydi. Nasıl yaptığımı sormayın bende o dönemlerde farkında değildim.


Uzun lafın kısası Blogger benim ilk göz ağrımdır. 5 sene önce başladığım blog hayatımda yeniden Blogger'a dönüş yaptım ve artık bu blogun son kişisel blogum olacağı konusunda kararlıyım. Hal böyle olunca hem bana ek maliyet oluşturmasın hemde boşuna reklam alıp o maliyeti kapatayım diye ziyaretçilerimi kaçırmak yerine iki taraf içinde en iyisi olan Blogger'da yazmak bana daha cazip geldi.

Artık bundan sonra bir çok farklı konuda yazacağım yazılarıma bu blog üzerinden erişebilirsiniz. 

Merhaba Dünya

Her blogger'ın kişisel bloglarında kullandığı ilk cümledir "Merhaba Dünya"... Bende geleneği bozmadan yeni blogumdan dünyaya yeniden merhaba diyorum. Öncelikle kısaca şunu belirtmem gerekiyor ki birçoğunuz beni tanıyorsunuzdur. Son zamanlarda sürekli bir blog açıp kapatma hastalığına yakalandım. Bu yüzden beni tanıdığı halde hatırlayamayanlarınız olacaktır. 


merhaba-dunya

Ben Emre Kerim Yıldız, kendime son taktığım lakapla "Mütevazi Wordpress'ci" olarak da hatırlayanlarınız olur. Öncelikle şunu söylemek isterim evet ben bir Wordpress ustasıyım (gerçi ustasıyım demek ne kadar doğru olur bilemiyorum ama baya bir bilgim var). Peki soracaksınız ve haklısınız da "Madem Wordpress'cisin neden Blogger'da blog açtın?" diye. Hemen siz sormadan ben cevaplamak isterim. Ben şimdiye kadar kendime açtığım bloglara öyle çok fazla para vereyim, hadi para verdim reklam alayım da verdiğim parayı çıkarayım gibi bir derdim olmadı. Keza açtığım bloglara dahi para ödemedim (kişisel bloglar tabi). Bu yüzden bir süredir burada yazdığım blogumun da yakında kapanacağını bildiğim için bende en güzel Blogger açayım hem para derdim olmaz hem rahat ederim hemde yazdığım yazılarım silinmez dedim ve blogumu açtım. Kısaca Blogger'a (benim için eski dosttur) dönüş sebebim direkt olarak maddi.

Peki diyeceksiniz hadi geldin eyvallah, daha önce yazmışsın ona da tamam, şimdi ne yazacaksın be mübarek. Valla doğruyu söylemek isterim onu bende tam olarak bilmiyorum ama aklıma ne eserse ve güncel olarak ne ile karşılaşıyorsam onu yazmayı düşünüyorum. Kısaca biraz SEO, biraz gündem, biraz işçiler, biraz siteler, biraz eskiler derken liste bu şekilde uzayıp gidecek. Giriş için bu kadar laf kalabalığı yeter heralde geriye kalan enerjimi ve yazma isteğimi de diğer yazılara saklayım.