24 Nisan 2019 Çarşamba

Türkiye'de Sendikacılık Mantığı

Bu yazımda aslında sizlere Türkiye'de sendikacılık anlayışının genel resminden bahsederek sendikacılık mantığının ülkemizde neden tam manasıyla oturmadığından bahsedeceğim. Sendikalar, bildiğiniz üzere genel tanımıyla işçi ve işveren karşılıklı hak ve menfaatlerini korumak amacıyla ortaya çıkmış kurumlardır.

Ancak her nedense ülkemizde her sendika yönetimi, işçi ve işveren kesiminden ziyade kendisinin menfaatini düşünmekte... Koltuk sevdasının bu kadar derinlemesine hissedildiği başka bir kurum var mıdır ondan da çok emin değilim. Bu durumu değiştirecek olan tabi ki işgücüne yeni katılan genç işçi kesimi olacaktır. Koltuk sevdası ile ilgili Murat Özveri'nin zamanında Taraf gazetesinde yayınlanmış bir röportajına da buradan ulaşabilirsiniz. Murat Özveri'nin de dediği gibi sendika yöneticilerini koltuk sevdası yönetiyor ülkemizde...

Bu tabloyu daha net anlayabilmeniz için size şöyle bir örnek gösterebilirim. Sendika üyesi bir işçinin işvereni hakkında bir konuda küfürlü konuştuğunu düşünün. Normal şartlarda ortamda bir sendikadan söz edilmezse o işçinin sözleşmesi işveren tarafından feshedilir. Ancak o işçi sendikalı olduğu için öncelikli olarak disiplin kurulu toplanır ve işçinin iş akdi feshi gerektiren bu hareketi uyarı veya ücret kesimi cezasına çevrilir ve işçi o işyerinde çalışmaya devam edebilir. Ancak sendikalarda çalışan kişilerin sendika üyelikleri olmadığı için o çalışan aynı hareketi yapmış olsa anında iş akdi feshedilir. Bunun nedenini de şu şekilde yorumlayabilirim. Daha öncesinde işverenin emrinde yapmış olduğu işi yapmaya devam etmekten başka bir kabiliyeti ve becerisi olmayan düz bir işçiden başka bir şey değilken, sendika yöneticiliğine seçildikten sonra hayatlarında görüşemeyecekleri insanlarla aynı masada oturan, aynı toplantılarda yer alan kişiler koltuklarına gelecek en ufak sözü kendilerine bir hakaret olarak gördüklerinden ve bulundukları koltukların zerresine zarar gelmemesini istediklerinden dolayı kendi üyeleri için yaptıkları fedakarlıkları, kendi çalışanları için yapmamayı tercih ediyorlar. 

Sonuç olarak koltuk sevdası gerçeklerin dile getirilmesinden ve yapıcı eleştirilerden çok daha önce geliyor...

8 Nisan 2019 Pazartesi

Teknolojik Sendikacılık Nedir?

Bildiğiniz üzere teknoloji her geçen gün gelişiyor ve değişiyor. Artık günümüzde birçok ticari kurum kendini gelişen teknolojiye uyumlu olarak güncelliyor. Sürekli değişen yeni sistemler, yeni platformlar vb. ortamlarla insanlar artık bilgiye ve hizmete çok daha hızlı erişebiliyor. Burada teknolojinin yararlarını ve zararlarını anlatmayla vakit kaybetmek istemiyorum. Sonuç olarak zaten birçoğumuzun bildiği şeyler. Asıl önemli olan hangi kurumlar bu teknolojik gelişmelere ayak uyduruyor ve uyum sağlıyor?

Çalıştığım alan olduğu için bu yazımda sendikalardan bahsedeceğim. Sendikalar, ülkemizde ne yazık ki bu teknoloji çağına ayak uyduramamış kurumların başında gelmektedir. Bizim teknolojik gelişimlerimiz her ne kadar diğer ülkelerde gerçekleşen gelişmeleri takip etmemiz üzerine olsa da şu anda gözlemlediğim kadarıyla sendikalar bu takip işini bile uygun bir şekilde yapamıyor.

Sendikaların aslında yapabilecekleri binlerce atılım ve seçenek varken nedense sendika yöneticilerinin ya da uzmanlarının bu atılımları yapmak için herhangi bir istek bulunmuyor. Ne yazık ki sendikalar hala eski mantıkla toplu iş sözleşmesi imzalayarak ve işçileri üye yaparak kendilerini ön plana çıkarmaya çalışıyorlar. Ancak reklam olmadan, büyümek bir anlam ifade etmiyor. Bir dönem Petrol-İş Sendikası, bir film projesi ile kendisini göstermeye çalışmıştı ancak bu günlerde filme ilişkin herhangi bir kalıntıya dahi ulaşamıyoruz. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK gibi konfederasyonların reklam anlamında sendikalara rol model olmaları gerekirken ne yazık ki onlarda bu anlamda yetersiz ve ilgisiz kalıyorlar.

Teknolojik gelişmeler ve sendikal hareketlerin artık iç içe geçmesi gereken bu dönemde sendikaların bu kadar pasif kalması, işçi sınıfının hak mücadelesinde yetersiz kalmasıyla sonuçlanıyor. Şirketlerin bile reklam faaliyetlerinin sosyal medya ve internet tabanlı mecralara yöneldiğini görüyoruz. Bu anlamda sendikaların interaktif içerikler üreterek online mecralar üzerinden insanlara ulaşmaları son derece önemlidir.

19 Mart 2019 Salı

Örgütlenmeliyiz!!!

Bu yazımda aslında kelimenin tam anlamıyla yazacak bir konu bulamıyordum. Ancak işyerimde yaklaşık 15 dakika önce yaşadığım bir olaydan esinlenerek bu yazıyı yazmaya karar verdim. Örgütlenmeliyiz dostlar...


Örgütlenmeliyiz dediğimde belki de sizin aklınızda farklı konular canlanabilir ve "ne diyor ya bu adam" diyebilirsiniz. Örgütlenmekten kastım, sendikal örgütlenme... Sendikalar hakkında daha önce birkaç tane yazı yazdım. Özellikle geçmişte ülkemizde yaşanan olayları göz önünde bulundurduğumuzda belki korkutucu gelecektir. Ancak "en kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir" sözünü de size hatırlatmak isterim.

Son zamanlardaki istatistikleri incelerseniz eğer sendikal örgütlülük konusunda hangi seviyede olduğumuzu rahatlıkla görürsünüz. Ancak unutmayın ki çuvaldızı bazen kendimize de batırmamız lazım. İşçiler sendika üyesi olmuyor, peki sendikalar neden işçileri üye yapmıyor? Sendikalar aslında yorulmuşlar, inançlarını kaybetmiş ve işverenin çirkef tavırlarından sıkılmış durumdalar. 

Dediğim gibi az önce yaşadığım bir olaydan esinlenerek yazıyorum bu yazıyı ve aslında insanların inançsızlığı ve kabullenmiş tavırları bu yazının konusu... İşçiler kabullenmiş arkadaş, "sendika üyesi olursam işimi kaybederim", sendikalar da kabullenmiş, "üye yaparsam işverenle mahkeme köşelerinde sürünürüm" diye. Peki çözüm ne? İşçi işimi kaybederim diye sendika mahkeme süreçleriyle uğraşırım diye yakınırken kimse bir şey yapmayacak mı?

Her zaman söylediğim bir söz vardır: İşçi yürürse, dünya döner. Pavlov bize deneylerinde göstermiş öğrenilmiş çaresizliği. Pavlov'un köpeğinin, her zil çaldığında yemek gelecek diye ağzı sulanırken yemeğinin gelmeyerek aç kalmasını nasıl kabul ederiz. Neden örgütlenmek için çaba vermiyor, ödeyeceğimiz bedellere rağmen kazanacağımızı düşünmüyoruz. Sizce Elon Musk Paypal'deki payını satarken işsiz kalacağını düşünüyor muydu? SpaceX projesine tüm parasını yatırırken artık eskisi gibi ailesini akşam yemeklerine çıkaramayacağının planını yapıyor muydu? Bizim en büyük sorunumuz kabullenmek arkadaş... Kabullendiğimiz zaman işçi yürümeyi keser, robotlar işini alır. Kabullenmeyin!

Bir zorluğu kabullendiğiniz zaman artık o işi bıraktınız demektir. Zorluklarla başa çıkmak hiçbir zaman kolay olmamıştır. Önemli olan o zorlukla nasıl başa çıkacağınızı düşünün. Nasıl mücadele edeceğinizi ve kendinizi nasıl bu zorluğa karşı hazır tutacağınızı düşünün. Gandhi, büyük yürüyüşünü yaparken kolay olacağını mı düşündü? Hadi biraz da kendimizden örnek vereyim. Şemsi Denizer, 1991 yılında Ankara'ya yürüdüğünde askerin yollara kırmızı halı sereceğini mi düşündü? Zorluğu kabullenmeyeceksiniz, zorlukla mücadele edeceksiniz. Siz zorlukla mücadele etmediğiniz sürece bu iş olmaz. Örgütlenemeyiz.

29 Ocak 2019 Salı

Okunası Kitap Önerileri - 1

Aslında blogda çok fazla yazı yayınlamıyorum. Hem işlerin yoğunluğundan hem de artık çok fazla yazacak konu üretemiyorum. Bende hem blogumda yayınlayabilmek adına hem de sizlerle okumuş olduğum güzel kitapları paylaşabilmek adına "Okunası Kitap Önerileri" serisini başlatıyorum. Keşke daha sizlere duyurmuş olduğum Almony'yi de bitirebilmiş olsaydım da araya bir yere sıkıştırıverseydim.


Neyse lafı çok uzatmayı sevmiyorum. Bu yüzden doğruca ilk önereceğim üç kitabı aşağıda sıraladım. Bu arada kitapların hepsi Paris Yayınları'ndan çıkma kitaplar... Bunun nedeni reklam vs. aldığım için kitapların içerikleri gerçekten hoşuma gittiği içindir. Umarım beğenirsiniz.

Yerüstünden İlaveler - Fatih Mutlu

 
Çok fazla uzun olmayan lokmalık kitaplardan sayabileceğimiz ve konu anlatımı ve karakter tanımlası açısından çok başarılı bulduğum bir kitap. Yazar, Fatih Mutlu, her ne kadar ilk kitabı olsa da çok başarılı ve etkili bir eser çıkarmış. Kitapta Ceyhun karakterinden bahseden Fatih Mutlu, özellikle karakterin iç dünyasını çok iyi yansıtmış. Açıkcası ben kitap bittiğinde "keşke biraz daha uzun olsaymış çok iyi gidiyordu hikaye" dedim.

Üç Usta: Sokrates, İsa ve Buda - Frederic Lenoir


İlk bakışta sürekli ilahi bir bakış açısıyla yazılmış bir eser gibi gelse de aslında göründüğünden çok daha bilimsel bir kitap. Okumaya ilk başladığımda bende ufak bir önyargı yaşamıştım ancak yazarın yaptığı alıntıların, bu üç "usta"nın dönemlerine en yakın zamanlarda yazılmış metinlerden yararlandığını görünce kitabı daha da hevesli ve dikkatli okumaya başladım. Özellike bu üç büyük kişiliğin (Sokrates peygamber özelliği taşımadığı için kişilik ifadesini kullanıyorum) hayat felsefelerini ve dine bakış açılarını bilimsel bir şekilde incelenmesi kitabı oldukça çekici yapan en önemli etken.
Alemlerin Çöpçatanı - Ömer Faruk Yazıcı


Alemlerin Çöpçatanı, kısa kısa farklı hikayelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan bir kitap. Özellikle hikayelerdeki farklı mitler ve anlatımdaki akıcılık kitabı okurken farklı dünyaları hayal etmenizi sağlıyor. Hangi hikaye olduğunu söylemeyeceğim ama bir hikaye var ki adeta bir Yüzüklerin Efendisi edasıyla yazılmış ve oldukça etkileyici... Okuduğunuzda ne demek istediğimi kesinlikle çok iyi anlayacaksınızdır.
Bu hafta önereceğim kitaplar bunlar... Dediğim gibi bu kitapların hepsi Paris Yayınları'ndan çıkmış ve son derece güzel okunaklı kitaplar. Umarım sizlerde beğenirsiniz. Okuduğunuz kitaplar varsa ya da önermek istediğiniz kitaplar varsa yorumlar kısmında yazarsanız sevinirim.

Fux Projesi Sona Erdi

Bir süredir Fuat Bölük tarafından geliştirilen Fux Projesi ne yazık ki sonlandırıldı. Projenin neden sonlandığına değinmeden önce kısaca Fux Projesi'nden bahsetmek istiyorum.


Fux Projesi, Fedora tabanlı bir Linux dağıtımı olarak ortaya çıktı. Açık kaynak kodlu olan bu Linux dağıtımı, Workstation (İş İstasyonu), Server (Sunucu) ve Minimal olmak üzere üç farklı türde geliştirildi. İsimlerinden de anlaşılacağı üzere Server isimli türü genellikle sunucularda kullanılmak üzere, Workstation isimli türü genellikle son kullanıcılar için günlük kullanıma uygun olarak ve Minimal olan türü ise daha çok kullanıcıların kendi istedikleri gibi özelleştirebilmeleri ve geliştirebilmeleri için ortaya çıkarılmış ham sürüm olarak karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte bizzat deneyimlediğim Workstation sürümünde, varsayılan olarak Gnome masaüstü ortamı gelmekte ve oldukça rahat ve kullanışlı bir şekilde çalışmaktaydı.

Son zamanlarda geliştirmeler açısından oldukça hızlı ve güzel bir şekilde ilerleyen Fux Projesi, geliştiricisi Fuat Bölük tarafından ne yazık ki sonlandırıldı. Fuat Bölük yapmış olduğu açıklamada her ne kadar sponsor desteği olsa da birtakım maddi imkansızlıklardan dolayı Fux'u geliştirmeye devam edemeyeğini ve projeyi sonlandırmak zorunda kaldığını belirtti. Böyle bir nedenle sonlandırılmasına gerçekten çok üzüldüm. Eğer güzel bir destek sağlanabilseydi proje Linux dünyasında çok büyük ses getirebilirdi.

İnternet sitesi aktif olan projenin son yayınlanan sürümünü aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.

Umarım ilerleyen dönemlerde bu sorunlar bir an önce çözüme kavuşur ve proje yeniden hayata geçirilebilir.

https://fuxproject.org/download.html

18 Aralık 2018 Salı

Türkiye'de Sendikaların Yapıları Nasıldır?

Daha önce "Sendikalar Ne İş Yapar?" başlıklı yazımda ülkemizde sendikaların üstlendikleri görevlerden ve yaptıkları faaliyetlerden örnekler vererek bahsetmiştim. Bu yazımda ise aslında son zamanlarda çok sık denk geldiğim bir konudan bahsetmek istiyorum. En azından bir nebze de olsa bu konuya da açıklık getirmek isterim.

Ülkemizde sendikaların yapılarından ve konfederasyonlardan, sendika üyesi olan işçiler dışında, halkın çok fazla bilgisi olduğunu görmedim. O yüzden bu konuyu olabildiğince açık ve bol örnek vererek anlatmaya çalışacağım.


Öncelikle işe yapısal olarak küçük bir yapıya sahip sendikalardan başlamak istiyorum. ülkemizde bir sendikanın kurulabilmesi için en az 7 işçinin bir araya gelerek bazı kuruculuk şartlarını yerine getirmeleri gerekmektedir. Bunu sağlayan işçiler sendika kurabilirler. Sonrasında ise sendikaların asli görevlerinden olan örgütlenme çalışmalarına başlayabilirler. 

Bir sonrakiaşamaya geldiğimizde ise yapısal olarak biraz daha büyümemiz gerekiyor. Şöyle ki bir araya gelen 7  işçi bir sendika kurdu ve kurdukları bu sendikalardan 5 tanesi de bir araya gelerek konfederasyon kurabilirler. Bu konfederasyon dediğimiz kurumları ise şöyle düşünebilirsiniz.

Öncelikle 7 kişilik bir halkımız vardı. Bir araya geldiler ve şehir (sendika) kurdular. Sonrasında 5 farklı şehir bir araya geldi ve bir ülke (konfederasyon) kurdular. Umarım buraya kadar her şey anlaşılır olmuştur. Bir de bu kurumların uluslararası boyutu olanlar var. ITUC, ITF, ETF gibi kurumlar örnek verilebilir. Bunlar yapısal boyutlarındaki hiyerarşiden farklı olarak faaliyet göstermektedirler. Şöyle ki; uluslararası bir kuruluş olan bu kurumlara sendikalar kendi başlarına da üye olabilirler. Tabi ki unutmadan söylemek gerek sendikaların en yetkili organı olan genel kurullar bu kuruluşlara üye olma ya da üyelikten ayrılma konusunda karar alma organıdırlar.

22 Ekim 2018 Pazartesi

Sendikalar Ne İş Yapar?

Genel olarak ülkemizde sendikalara karşı bir olumsuz önyargı var. Ancak halkımız sendikaların neler yaptığını neden kurulduklarını faaliyetlerini bile düzgün araştırmadan bu önyarının olması aslında sendikalaşmaya da bir ket vurmakta. Aslında bu önyargının nedeni de biraz tarihsel bir süreç ancak onu şimdi burada anlatmak konuyu saptıracağından dolayı başka bir yazı da kendi görüşlerimi anlatırım.
Gelelim asıl konumuza ve sendikalar ne iş yapar, neye yarar, sendika üyeliği bize ne kazandırır sorularına cevap verelim. Sendikaları en basit şekliyle yardımlaşma dernekleri gibi düşünebilirsiniz. Bir dernek nasıl ki statüsü gereği devlete bağlı değil ya da özel şirket gibi ticaret yapamıyorlarsa, sendikalar da devlete bağlı değildir ve ticari faaliyetlerde bulunamazlar. Şimdi bana soracaksınız: Ticaret yapmıyor, devlete bağlı değil, eeee ne yapar o zaman bu sendikalar?

Hemen açıklıyorum. Sendikalar aslında işçi kuruluşlarıdır. Ancak bunu da istihdam bürosu olarak düşünmeyin sakın. İşçiyi işe yerleştirmezler, hali hazırda çalışan işçilerin işverenlere karşı haklarını savunurlar. "Nedir bu haklar?" diye sorarsanız eğer, aklınıza gelen hemen herşey diye cevap verebilirim. Ücret, izin hakkı, çalışma şekli, çalışma saatleri, sosyal yardımlar, çalışma sistemleri, iş sağlığı güvenliği, terfiler, iş elbiseleri vb. Yani kısaca işçinin çalışırken karşılaştığı ve işverenin yerine getirmekle yükümlü olduğu tüm hakların korunmasında ve iyileştirilmesinde sendika önemli bir görev üstlenir.

Peki bunu nasıl yapar? Hani eskiden hep duyduğumuz bir hikaye vardı belki hatırlarsınız. Bir baba çocuklarının her birine bir kibrit ve tek tek kırmalarını ister, çocukların hepsi kibritleri tek hamlede kırar. Sonra da baba yeniden birer tane kibrit verir bu sefer hepsini bir araya getirerek tek seferde kırmalarını ister. Çocuklar kıramayınca da birlik olduğunuzda her işi yaparsınız der. İşte sendikalarda gücünü birlikten alır. Bir sendikanın üyesi ne kadar çoksa o denli güçlü olur ve işveren üzerinde o denli baskı kurabilir.

Aslında sendikalara üye olmanın birçok faydası olabileceği gibi işverenlerin tutumlarına göre zararı da olabilir. Şöyle ki eğer çalıştığınız işyerlerinde bir sendika varsa yani sendika toplu iş sözleşmesi imzalıyorsa, sendika üyeliği kesinlikle faydalı bir hareket olur. Çünkü o sendikanın imzaladığı toplu iş sözleşmesinden yararlanabilir ve sorunlarınızı doğrudan sendika üzerinden giderebilirsiniz. Ancak çalıştığınız işyerinde herhangi bir sendika bulunmuyor ve toplu iş sözleşmesi imzalanmamışsa bu durumda sendikalara üye olmak ufak bir sorun yaratabilir. Burada aslında işverenin tutumu devreye girer. Siz sendikaya üye olduğunuzda işverene bildirimde bulunulmaz ve sendika üyeliğiniz gizlidir. Ancak varsayalım ki bir şekilde sendika üyeliğiniz duyuldu. Eğer işvereniniz sendikalara karşı olumsuz bir yaklaşım benimseyen bir işverense sorun yaşabilirsiniz. Mobbing uygulanabilir, sendika üyeliğinden el çektirici bir tutuma maruz kalabilirsiniz. Bunun nedeni işverenlerin, sendikalara karşı olan "benim işime karışır, çalışanları bana karşı harekete zorlar" ya da "ben zaten haklarını veriyorum ne gerek var sendikaya" bakış açılarından kaynaklanır. Ancak eğer bir işveren "ben zaten çalışanlarımın hakkını sonuna kadar veriyorum" diyorsa sendikadan çekinmesine de gerek yoktur diye düşünüyorum.

Bu yüzden sendika üyeliği bir işçi için işi kadar önemlidir. Umarım sendikalara olan olumsuz önyargı zamanla kırılır da ülkemizde sendikalaşma çoğalır.

19 Ekim 2018 Cuma

İngilizce Pratik Yapabilmeniz İçin 5 Mobil Uygulama

Hepimizin ingilizce ile ilgili sorunları vardır. Daha önce yazmış olduğum bu yazımda ingilizce öğrenmek için sunduğum bazı öneriler mevcuttu. Aslında o yazımda yapmış olduğum önerileri uyguladığınız sürece ingilizce pratik yapmış olacaksınız zaten ancak her an pratik yapabilmemiz için geliştirilen uygulamalardan da bahsetmek istedim.

Öncelikle belirtmek isterim ki aşağıda sunduğum uygulamalardan hiçbiri reklam amaçlı yazılmamıştır. Tamamen kendi görüşüme göre belirlediğim uygulamalardır.

Duolingo


Şu anda açık ara en çok kullanılan uygulama olarak karşımıza çıkan Duolingo ile pratik yapmanız kolaylaşacak. Özellikle grammer konusunda eksikleriniz varsa bu uygulamayla pratik yaparak eksiklerinizi giderebilirsiniz.

VoScreen


Dinleme (listening) konusunda sorun yaşayanlarınız varsa eğer bu uygulama oldukça etkili olacaktır. Uygulama içerisinde seviyenize uygun şekilde seçilmiş film kesitleri ile birlikte dinleme yeteneğinizi geliştirebilirsiniz.

Wakie


Wakie ile ortak ilgi alanlarınıza sahip kişilerle telefonda sohbet edebilirsiniz. Wakie aracılığıyla öğrenmekte olduğunuz dilin konuşulduğu ülkelerin yerel insanlarıyla iletişim kurabilir ve istediğiniz konularda konuşma pratiği yapabilirsiniz.

Babbel


Diğer uygulamalardan farklı olarak ilgi duyduğunuz alanlara yönelik ortalama 15 dakikalık dersler veren Babbel, Türkçe dahil olmak üzere toplamda 14 farklı dil öğrenimi için kullanılabiliyor.

LearnEnglish Grammer



British Council  tarafından hazırlanan LearnEnglish Grammar uygulaması ile yabancı dilleri dil bilgisi kuralları üzerinden öğrenerek geliştirmenizi sağlıyor.