16 Temmuz 2019 Salı

Yerli ve Milli Uygulamalar Yapıyoruz!!!

Son günlerde herkesin ağzında bir yerli ve milli kelimesi dolaşıp duruyor. Adam hazır bir site kuruyor yerli ve milli, hazır bir altyapı kullanarak uygulama geliştiriyor yerli ve milli, hazır bir sistem çekirdeği kullanarak işletim sistemi yapıyor yerli ve milli... Nedir bu yerli ve milli sevdası?


Size burada yerli ve milli nedir, nasıl olur diye anlatmayacağım. Zira bilmeyenler için internette birçok açıklayıcı ve tanımlayıcı anlatım bulunmakta isteyenler buradan ulaşabilirler. Benim bahsetmek istediğim geliştiriciler birtakım güzel işler çıkarıyorlar ve bunu farklı ve ilgi çekici isimlerle isimlendiriyorlar. Ancak bu yerli ve milli tanımı birileri tarafından işin içine sokulduğunda her seferinde Türkçe isim koyma zorunluluğu varmış gibi algılanıyor. Neden kardeşim bu Türkçe zorunluluğu? Ben çok ilgi çekici bir isim bulmuşum ve benim yaptığım uygulama sadece isminden dolayı binlerce kişinin ilgisini çekecekse ben buna neden Türkçe isim koymak zorunda olmalıyım?

Hadi bunu geçtim. Daha tam olarak gerçekten yerli ve milli tanımı arasındaki farkı bilmediğimiz için yaptığımız her naneye "Yerli ve Milli" damgası basmayı çok sevdiğimiz için başkalarının yaptığı hazır şablonları kullanarak yaptığımız basit bir şeye bile yerli ve milli damgasını basarız hemen. Bunları yazmamın nedeni ise az önce bir habere denk gelmiş olmamdan... Sanayi Bakanı bir açıklama yapmış ve "Whatsapp yerine bizim kendi yerli ve milli uygulamalarımız olan Bip ve Laff'ı kulanın" demiş. Zamanında bu yerli ve milli kafası bize Zebrachat'i klonlayıp yerli ve milli PTT Messenger'ı sunmamış mıydı? Hatta Play Store ve App Store'a koymadan uygulamayı kaçak olarak kurmamız gerekiyordu. Ne oldu o proje? O projenin sayfasına ulaşılamıyor artık. PTT'nin sitesinden tamamen kaldırılmış.

Neyse bu yazı biraz siyasete kaymaya başladı o yüzden konuyu burada kapatıp size daha kaliteli ve açık açık ne olduğunu, nasıl olduğunu anlatan bir başka yerli ve milli olmayan bir projeden bahsedeceğim. Adı "Dedi". Bilgi Teknolojileri ve İnternet Güvenliği Derneği tarafından geliştirildi ve gayet kullanışlı bir mesajlaşma uygulaması. Üstelik adamlar uygulamayı hangi altyapıyı kullanarak yaptıklarını sitelerinde açık açık belirtiyorlar. İsteyen geliştiricilerde kaynak kodumuzu inceleyebilir diyorlar.

Signal altyapısını kullanan bu uygulama aslında güvenlik açısından doğuştan güvenli. Çünkü Signal, daha Whatsapp'ta bile kullanılmıyorken uçtan uca şifreleme sistemi ile mesajlaşmalarınızı ve aramalarını koruyordu. Bu yüzden işin pirinin altyapısını kullanan bir uygulamadan bahsediyorum size. Belki aklınıza takılmıştır diye de ekliyorum. Bu uygulamanın sunucuları yok. Tamamen Signal altyapısı ve güçlü şifreleme özelliği sayesinde hiçbir bilginiz ne Signal'e ne de farklı herhangi bir kişi ya da kuruluşa bildirilmiyor. Bu anlamda benden geçer not alan uygulamayı indirebilmek için aşağıdaki butonları kullanabilirsiniz.

25 Mayıs 2019 Cumartesi

Mozilla'dan Firefox İçin Yeni Hizmetler

Geçenlerde bir haberde Mozilla'nın mobil platformlar için Firefox'un yerine Fenix adında yeni bir internet tarayıcısı yayınlama hazırlığında olduğunu okudum. Bunun üstünden aslında çok fazla bir zaman geçmedi ki bugün (25.05.2019) gelen bir güncellemeyle Mozilla'nın yeni hizmetlerinin bildirimini gördüm Firefox tarayıcımda...


Bunlardan bir tanesi aslında tanıdık bir sistem. Wetransfer'i hepimiz biliyoruz. 2 GB'a kadar olan dosyalarını ücretsiz bir şekilde gönderebiliyorsunuz ve 1 hafta süre sonunda siliniyor. Mozilla'nın Firefox Send adını verdiği yeni hizmetinde ise 2.5 GB'a kadar olan dosyalarınızı ücretsiz bir şekilde gönderebiliyor ve dosyanın yayında kalma süresi ile indirilebilme miktarını siz belirliyorsunuz. Aslında Mozilla gibi açık kaynak kodu sonuna kadar destekleyen ve gizliliğe son derece önem veren bir kuruluşun bu hizmeti bana Wetransfer'den daha mantıklı geliyor. Sonuçta adamların bir numaralı ilkesi bilgi gizliliği ve açık kaynak kod desteği...


Bu iki temel ilkenin bir tanesi içinde yeni bir hizmet sunmuş Mozilla... Onun da adı Firefox Monitor. Monitor, mail adresinizin internet ortamında bilgi hırsızlığına kurban gidip gitmediğinizi öğrenmenize imkan sağlıyor. Mail adreslerinizi bir an önce kontrol etmenizde fayda var. Bilgi gizliliğine bu kadar önem veren bir kuruluştan böyle bir hizmet beklenirdi zaten. Her iki sistemde şu anda erişilebilir ve kullanılabilir durumda.

20 Mayıs 2019 Pazartesi

Tasarımlarınızda Kullanabileceğiniz Ücretsiz İcon Siteleri

Son zamanlarda grafik tasarım konularına yönelmeye başladım. Bu konudaki bilgimi de sizlere aktarmak niyetindeyim. Öncelikle her türlü tasarımlarınızda eninde sonunda icon kullanmanız gerekiyor. Bu iconlar sosyal medya sitelerinin logoları da olabilir veya bir kartvizitte adres bölümünü bildiren farklı bir konum iconu da olabilir. Bu yüzden bende kendi kullandığım ve muhtemelen grafik tasarımla uğraşanların birçoğunun bildiği icon sitelerinden ikisini sizlerle paylaşmak istedim.




Size önerebileceğim ilk site İconFinder olacak. Kullanımı aşırı basit olan ve ücretli/ücretsiz milyonlarca iconu içerisinde barındıran büyük bir site. İstediğiniz iconu saniyeler içinde bulabilir ve ücretsiz olarak çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.



İconFinder ile hemen hemen aynı özelliklere sahip. Milyonlarca icon, ücretli/ücretsiz icon setleri ve dilediğiniz iconu saniyesinde bulabileceksiniz.

24 Nisan 2019 Çarşamba

Türkiye'de Sendikacılık Mantığı

Bu yazımda aslında sizlere Türkiye'de sendikacılık anlayışının genel resminden bahsederek sendikacılık mantığının ülkemizde neden tam manasıyla oturmadığından bahsedeceğim. Sendikalar, bildiğiniz üzere genel tanımıyla işçi ve işveren karşılıklı hak ve menfaatlerini korumak amacıyla ortaya çıkmış kurumlardır.

Ancak her nedense ülkemizde her sendika yönetimi, işçi ve işveren kesiminden ziyade kendisinin menfaatini düşünmekte... Koltuk sevdasının bu kadar derinlemesine hissedildiği başka bir kurum var mıdır ondan da çok emin değilim. Bu durumu değiştirecek olan tabi ki işgücüne yeni katılan genç işçi kesimi olacaktır. Koltuk sevdası ile ilgili Murat Özveri'nin zamanında Taraf gazetesinde yayınlanmış bir röportajına da buradan ulaşabilirsiniz. Murat Özveri'nin de dediği gibi sendika yöneticilerini koltuk sevdası yönetiyor ülkemizde...

Bu tabloyu daha net anlayabilmeniz için size şöyle bir örnek gösterebilirim. Sendika üyesi bir işçinin işvereni hakkında bir konuda küfürlü konuştuğunu düşünün. Normal şartlarda ortamda bir sendikadan söz edilmezse o işçinin sözleşmesi işveren tarafından feshedilir. Ancak o işçi sendikalı olduğu için öncelikli olarak disiplin kurulu toplanır ve işçinin iş akdi feshi gerektiren bu hareketi uyarı veya ücret kesimi cezasına çevrilir ve işçi o işyerinde çalışmaya devam edebilir. Ancak sendikalarda çalışan kişilerin sendika üyelikleri olmadığı için o çalışan aynı hareketi yapmış olsa anında iş akdi feshedilir. Bunun nedenini de şu şekilde yorumlayabilirim. Daha öncesinde işverenin emrinde yapmış olduğu işi yapmaya devam etmekten başka bir kabiliyeti ve becerisi olmayan düz bir işçiden başka bir şey değilken, sendika yöneticiliğine seçildikten sonra hayatlarında görüşemeyecekleri insanlarla aynı masada oturan, aynı toplantılarda yer alan kişiler koltuklarına gelecek en ufak sözü kendilerine bir hakaret olarak gördüklerinden ve bulundukları koltukların zerresine zarar gelmemesini istediklerinden dolayı kendi üyeleri için yaptıkları fedakarlıkları, kendi çalışanları için yapmamayı tercih ediyorlar. 

Sonuç olarak koltuk sevdası gerçeklerin dile getirilmesinden ve yapıcı eleştirilerden çok daha önce geliyor...

8 Nisan 2019 Pazartesi

Teknolojik Sendikacılık Nedir?

Bildiğiniz üzere teknoloji her geçen gün gelişiyor ve değişiyor. Artık günümüzde birçok ticari kurum kendini gelişen teknolojiye uyumlu olarak güncelliyor. Sürekli değişen yeni sistemler, yeni platformlar vb. ortamlarla insanlar artık bilgiye ve hizmete çok daha hızlı erişebiliyor. Burada teknolojinin yararlarını ve zararlarını anlatmayla vakit kaybetmek istemiyorum. Sonuç olarak zaten birçoğumuzun bildiği şeyler. Asıl önemli olan hangi kurumlar bu teknolojik gelişmelere ayak uyduruyor ve uyum sağlıyor?

Çalıştığım alan olduğu için bu yazımda sendikalardan bahsedeceğim. Sendikalar, ülkemizde ne yazık ki bu teknoloji çağına ayak uyduramamış kurumların başında gelmektedir. Bizim teknolojik gelişimlerimiz her ne kadar diğer ülkelerde gerçekleşen gelişmeleri takip etmemiz üzerine olsa da şu anda gözlemlediğim kadarıyla sendikalar bu takip işini bile uygun bir şekilde yapamıyor.

Sendikaların aslında yapabilecekleri binlerce atılım ve seçenek varken nedense sendika yöneticilerinin ya da uzmanlarının bu atılımları yapmak için herhangi bir istek bulunmuyor. Ne yazık ki sendikalar hala eski mantıkla toplu iş sözleşmesi imzalayarak ve işçileri üye yaparak kendilerini ön plana çıkarmaya çalışıyorlar. Ancak reklam olmadan, büyümek bir anlam ifade etmiyor. Bir dönem Petrol-İş Sendikası, bir film projesi ile kendisini göstermeye çalışmıştı ancak bu günlerde filme ilişkin herhangi bir kalıntıya dahi ulaşamıyoruz. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK gibi konfederasyonların reklam anlamında sendikalara rol model olmaları gerekirken ne yazık ki onlarda bu anlamda yetersiz ve ilgisiz kalıyorlar.

Teknolojik gelişmeler ve sendikal hareketlerin artık iç içe geçmesi gereken bu dönemde sendikaların bu kadar pasif kalması, işçi sınıfının hak mücadelesinde yetersiz kalmasıyla sonuçlanıyor. Şirketlerin bile reklam faaliyetlerinin sosyal medya ve internet tabanlı mecralara yöneldiğini görüyoruz. Bu anlamda sendikaların interaktif içerikler üreterek online mecralar üzerinden insanlara ulaşmaları son derece önemlidir.

19 Mart 2019 Salı

Örgütlenmeliyiz!!!

Bu yazımda aslında kelimenin tam anlamıyla yazacak bir konu bulamıyordum. Ancak işyerimde yaklaşık 15 dakika önce yaşadığım bir olaydan esinlenerek bu yazıyı yazmaya karar verdim. Örgütlenmeliyiz dostlar...


Örgütlenmeliyiz dediğimde belki de sizin aklınızda farklı konular canlanabilir ve "ne diyor ya bu adam" diyebilirsiniz. Örgütlenmekten kastım, sendikal örgütlenme... Sendikalar hakkında daha önce birkaç tane yazı yazdım. Özellikle geçmişte ülkemizde yaşanan olayları göz önünde bulundurduğumuzda belki korkutucu gelecektir. Ancak "en kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir" sözünü de size hatırlatmak isterim.

Son zamanlardaki istatistikleri incelerseniz eğer sendikal örgütlülük konusunda hangi seviyede olduğumuzu rahatlıkla görürsünüz. Ancak unutmayın ki çuvaldızı bazen kendimize de batırmamız lazım. İşçiler sendika üyesi olmuyor, peki sendikalar neden işçileri üye yapmıyor? Sendikalar aslında yorulmuşlar, inançlarını kaybetmiş ve işverenin çirkef tavırlarından sıkılmış durumdalar. 

Dediğim gibi az önce yaşadığım bir olaydan esinlenerek yazıyorum bu yazıyı ve aslında insanların inançsızlığı ve kabullenmiş tavırları bu yazının konusu... İşçiler kabullenmiş arkadaş, "sendika üyesi olursam işimi kaybederim", sendikalar da kabullenmiş, "üye yaparsam işverenle mahkeme köşelerinde sürünürüm" diye. Peki çözüm ne? İşçi işimi kaybederim diye sendika mahkeme süreçleriyle uğraşırım diye yakınırken kimse bir şey yapmayacak mı?

Her zaman söylediğim bir söz vardır: İşçi yürürse, dünya döner. Pavlov bize deneylerinde göstermiş öğrenilmiş çaresizliği. Pavlov'un köpeğinin, her zil çaldığında yemek gelecek diye ağzı sulanırken yemeğinin gelmeyerek aç kalmasını nasıl kabul ederiz. Neden örgütlenmek için çaba vermiyor, ödeyeceğimiz bedellere rağmen kazanacağımızı düşünmüyoruz. Sizce Elon Musk Paypal'deki payını satarken işsiz kalacağını düşünüyor muydu? SpaceX projesine tüm parasını yatırırken artık eskisi gibi ailesini akşam yemeklerine çıkaramayacağının planını yapıyor muydu? Bizim en büyük sorunumuz kabullenmek arkadaş... Kabullendiğimiz zaman işçi yürümeyi keser, robotlar işini alır. Kabullenmeyin!

Bir zorluğu kabullendiğiniz zaman artık o işi bıraktınız demektir. Zorluklarla başa çıkmak hiçbir zaman kolay olmamıştır. Önemli olan o zorlukla nasıl başa çıkacağınızı düşünün. Nasıl mücadele edeceğinizi ve kendinizi nasıl bu zorluğa karşı hazır tutacağınızı düşünün. Gandhi, büyük yürüyüşünü yaparken kolay olacağını mı düşündü? Hadi biraz da kendimizden örnek vereyim. Şemsi Denizer, 1991 yılında Ankara'ya yürüdüğünde askerin yollara kırmızı halı sereceğini mi düşündü? Zorluğu kabullenmeyeceksiniz, zorlukla mücadele edeceksiniz. Siz zorlukla mücadele etmediğiniz sürece bu iş olmaz. Örgütlenemeyiz.

29 Ocak 2019 Salı

Okunası Kitap Önerileri - 1

Aslında blogda çok fazla yazı yayınlamıyorum. Hem işlerin yoğunluğundan hem de artık çok fazla yazacak konu üretemiyorum. Bende hem blogumda yayınlayabilmek adına hem de sizlerle okumuş olduğum güzel kitapları paylaşabilmek adına "Okunası Kitap Önerileri" serisini başlatıyorum. Keşke daha sizlere duyurmuş olduğum Almony'yi de bitirebilmiş olsaydım da araya bir yere sıkıştırıverseydim.


Neyse lafı çok uzatmayı sevmiyorum. Bu yüzden doğruca ilk önereceğim üç kitabı aşağıda sıraladım. Bu arada kitapların hepsi Paris Yayınları'ndan çıkma kitaplar... Bunun nedeni reklam vs. aldığım için kitapların içerikleri gerçekten hoşuma gittiği içindir. Umarım beğenirsiniz.

Yerüstünden İlaveler - Fatih Mutlu

 
Çok fazla uzun olmayan lokmalık kitaplardan sayabileceğimiz ve konu anlatımı ve karakter tanımlası açısından çok başarılı bulduğum bir kitap. Yazar, Fatih Mutlu, her ne kadar ilk kitabı olsa da çok başarılı ve etkili bir eser çıkarmış. Kitapta Ceyhun karakterinden bahseden Fatih Mutlu, özellikle karakterin iç dünyasını çok iyi yansıtmış. Açıkcası ben kitap bittiğinde "keşke biraz daha uzun olsaymış çok iyi gidiyordu hikaye" dedim.

Üç Usta: Sokrates, İsa ve Buda - Frederic Lenoir


İlk bakışta sürekli ilahi bir bakış açısıyla yazılmış bir eser gibi gelse de aslında göründüğünden çok daha bilimsel bir kitap. Okumaya ilk başladığımda bende ufak bir önyargı yaşamıştım ancak yazarın yaptığı alıntıların, bu üç "usta"nın dönemlerine en yakın zamanlarda yazılmış metinlerden yararlandığını görünce kitabı daha da hevesli ve dikkatli okumaya başladım. Özellike bu üç büyük kişiliğin (Sokrates peygamber özelliği taşımadığı için kişilik ifadesini kullanıyorum) hayat felsefelerini ve dine bakış açılarını bilimsel bir şekilde incelenmesi kitabı oldukça çekici yapan en önemli etken.
Alemlerin Çöpçatanı - Ömer Faruk Yazıcı


Alemlerin Çöpçatanı, kısa kısa farklı hikayelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan bir kitap. Özellikle hikayelerdeki farklı mitler ve anlatımdaki akıcılık kitabı okurken farklı dünyaları hayal etmenizi sağlıyor. Hangi hikaye olduğunu söylemeyeceğim ama bir hikaye var ki adeta bir Yüzüklerin Efendisi edasıyla yazılmış ve oldukça etkileyici... Okuduğunuzda ne demek istediğimi kesinlikle çok iyi anlayacaksınızdır.
Bu hafta önereceğim kitaplar bunlar... Dediğim gibi bu kitapların hepsi Paris Yayınları'ndan çıkmış ve son derece güzel okunaklı kitaplar. Umarım sizlerde beğenirsiniz. Okuduğunuz kitaplar varsa ya da önermek istediğiniz kitaplar varsa yorumlar kısmında yazarsanız sevinirim.

Fux Projesi Sona Erdi

Bir süredir Fuat Bölük tarafından geliştirilen Fux Projesi ne yazık ki sonlandırıldı. Projenin neden sonlandığına değinmeden önce kısaca Fux Projesi'nden bahsetmek istiyorum.


Fux Projesi, Fedora tabanlı bir Linux dağıtımı olarak ortaya çıktı. Açık kaynak kodlu olan bu Linux dağıtımı, Workstation (İş İstasyonu), Server (Sunucu) ve Minimal olmak üzere üç farklı türde geliştirildi. İsimlerinden de anlaşılacağı üzere Server isimli türü genellikle sunucularda kullanılmak üzere, Workstation isimli türü genellikle son kullanıcılar için günlük kullanıma uygun olarak ve Minimal olan türü ise daha çok kullanıcıların kendi istedikleri gibi özelleştirebilmeleri ve geliştirebilmeleri için ortaya çıkarılmış ham sürüm olarak karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte bizzat deneyimlediğim Workstation sürümünde, varsayılan olarak Gnome masaüstü ortamı gelmekte ve oldukça rahat ve kullanışlı bir şekilde çalışmaktaydı.

Son zamanlarda geliştirmeler açısından oldukça hızlı ve güzel bir şekilde ilerleyen Fux Projesi, geliştiricisi Fuat Bölük tarafından ne yazık ki sonlandırıldı. Fuat Bölük yapmış olduğu açıklamada her ne kadar sponsor desteği olsa da birtakım maddi imkansızlıklardan dolayı Fux'u geliştirmeye devam edemeyeğini ve projeyi sonlandırmak zorunda kaldığını belirtti. Böyle bir nedenle sonlandırılmasına gerçekten çok üzüldüm. Eğer güzel bir destek sağlanabilseydi proje Linux dünyasında çok büyük ses getirebilirdi.

İnternet sitesi aktif olan projenin son yayınlanan sürümünü aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.

Umarım ilerleyen dönemlerde bu sorunlar bir an önce çözüme kavuşur ve proje yeniden hayata geçirilebilir.

https://fuxproject.org/download.html