Blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Nisan 2020 Perşembe

Gördüğüm En Kötü Bloglar


Aslında böyle bir yazı yazmak çok fazla benim tarzım değil ancak artık dayanamıyorum. İnternet dünyası son derece büyük ve sınırlarını bilmediğimiz bir evren haline geldi. Son dönemlerde yapılan yenilikler ve geliştirmelerle birlikte dünya üzerindeki herkes için internet sitesi açmak artık çok kolay... Bunun en büyük örneği sitemin altyapısı olan Blogger... Tabi Blogger benzeri farklı alternatifler de mevcut. Wordpress, Wix, Medium ve Tumblr bu alternatiflerin en bilinen örnekleri. Bu yazımda tabii ki kimseyi ifşalamayacağım ancak ağır eleştirilerim var bu konuda.

Gördüğüm En Kötü Bloglar

Bir blog yazmanın en güzel yanlarından biri kendinizi tüm dünyaya tanıtma fırsatıdır ve bununla birlikte size internet evrenin de dijital bir kimlik kazandırmasıdır. Artık günümüzde birçok büyük şirket, kendi blogu olan insanlara iş mülakatlarında daha fazla önem veriyor. Bunun yanı sıra internette bir dijital kimliğinizin olmasının sizin için farklı avantajları da olabiliyor. Bu avantajların blogunuzun büyüklüğüne göre değişmekte. Sadece blog yazarak bile ek gelir elde eden çok fazla blogger bulunuyor bu evrende... Ancak blog yazmak sanıldığı kadar kolay bir iş değil. Öncelikle belli aralıklarla düzenli bir şekilde belli bir konu üzerine yazmanız sizin için büyük bir katkı sağlayacaktır. Profesyonel bilinçle ve bilginin paylaşılması gerektiği düşüncesiyle hareket ederseniz başarılı olabileceğinizi düşünüyorum. Ancak gerçekten dikkat edilmesi gereken ve bu yazının asıl konusunu oluşturan konu ise yazım kuralları...

Yaklaşık 10 yıldır blog yazıyorum. Birçok farklı blog açtım ve farklı bloglarda yazarlık yaptım. Bu yüzden birçok webmaster forumunda ve portallarında üyeliğim bulunmakta ve birçok farklı bloggerla etkileşim halindeyim. Özellikle forumlarda açılan bazı konuları gördükçe kendi kendime sinir krizleri geçiriyorum adeta... Bir bloggerın en fazla dikkat etmesi gereken konu olan yazım kuralları ve bazı kelimelerin doğru kullanımları olmalıdır. Ancak insanlar o derece dikkatsiz bir şekilde konu açıyor ki kesinlikle blogger olmaması için elimden geleni yapasım geliyor. Bazı örnek başlıklardan bahsetmem gerekirse; "Bloğumu değerlendirirmisiniz?", "Herkezi yeni projeme davet ediyorum.", "Procem nasıl olmuş"...

Bir bloggerın bu denli yanlış yazımları kendi sitelerine de yansıyor. İnsanların teknik konularda bazı eksiklikleri olabilir ve bunu son derece olumlu bir şekilde anlayışla karşılıyorum. Sonuçta kimse mükemmel değildir. Ancak bir blogger, bu tarz yazım hataları yaparsa sitesinden bir verim beklenmesi söz konusu olamaz. Bazen bu tarz yazım hataları yapan insanları gördükçe, kendi kendime "acaba bu insanların Türkçe öğretmenleri nerede yanlış yaptılar?" diye düşünüyorum. Sonuçta bir insan konuştuğu ana dilini doğru bir şekilde öğrenerek doğru bir şekilde yazması gerekir.

Bundan sonra bu tarz hatalar gördüğüm anda konu ya da blog sahibine son derece sert bir şekilde karşılık vereceğimi de buradan belirtmek istiyorum.

21 Nisan 2020 Salı

Sonunda!


Uzun süredir planladığım ve doğru tasarımı bulamadığım için sürekli ertelemek zorunda kaldığım blog tasarımımı sonunda değiştirdim. Bir dönem eski tasarımıma dönme konusunda da tereddütler yaşasam da sonunda yeni bir tema bularak bu düşüncemden vazgeçtim. Son birkaç gündür bloguma girenler varsa farklı tasarımlar denediğimi göreceklerdir. Temayı seçerken aradığım temel özellikler ise basit, kulanıcı odaklı ve SEO uyumlu olmasıydı. Özellikle SEO uyumlu olması son derece kritik bir seçenekti ve sonuç olarak aradığım temayı buldum.


MyAbdurrahim adlı Endonezyalı bir tasarımcının yapmış olduğu InkaStroy teması olan bu tema son derece hızlı ve farklı tarzdaki bloglar için son derece kullanışlı görünüyor. Aslında bu bilgiyi paylaşmam kendi blogum açısından ne kadar doğru çok fazla emin değilim ancak bilgi paylaştıkça çoğalır diyenlerden biriysem eğer (ki öyle olduğumu düşünüyorum) bu benim için çok fazla sorun olmayacaktır. Dileyen bu değerli tasarımcının adını ya da temasını Google'da arayarak ücretsiz olarak ulaşabilir.

Bu arada tema da eğer doğru boyutlarda resimler kullanır ve doğru bir SEO çalışması yaparsanız, hız ve SEO açısından kesinlikle olumlu farkedecektir.

Güncelleme:

Temamda yeni yaptığım ufak bir düzenleme sayesinde artık blogumda çeviri özelliği de aktif oldu. Hemen sağ üst köşede yer alan çeviri butonuna tıkladığınız sitemi Yandex.Çeviri üzerinde istediğiniz dile çevirebilirsiniz.

30 Mart 2020 Pazartesi

Koronavirüs Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler - 1

Gün geçtikçe artan vaka sayıları ile birlikte ülkemizde alınan tedbirlerin katılaştırılması sonucu insanlar artık evlerinden çıkamaz hale geldiler. Bu durum ise zorunlu olarak işi durdurma veya işveren tarafından işten çıkarılma korkusunu meydana getirdi. Özellikle bazı çalışanlar, evden çalışmak zorunda kaldılar. Bununla birlikte hala birçok çalışan işyerinde faaliyet göstermek zorunda... Bu yazı dizisinde bu 3 ana başlığa detaylıca değinecek ve hem çalışanların hem de işverenlerin eksiklerini ya da unuttuklarını hatırlatacak bir reçete sunmaya çalışacağım.


İşten Çıkarılma Korkusu

Son zamanlarda tüm dünyada oldukça yankı uyandıran koronavirüs nedeniyle birçok ülkede teyakkuza geçilmiş durumda ve sıkı önlemler alınmakta. Kesinlikle alınması gereken önlemlerin başında ise karantina bölgeleri oluşturmak geliyor ve bu bölgelerdeki insanların değil işlerine marketlere dahi gitmelerinin mümkün olmayacağı bir durum ortaya çıkıyor. Ülkemizde sadece bazı köy ve kasabalarda görülen bu olayın yakın zamanlarda şehirlere geleceğini de düşünüyorum. Bu karantina süreci son derece tehlikeli bir süreç olup ülkede hayatın durması anlamına gelecektir. Bu durum ise ülke ekonomimizi derinden etkileyecektir.

Neden mi? Çünkü biz Amerika gibi gelirinin büyük bir kısmını yazılım ve internet şirketlerinden elde eden bir ülke değiliz (başka ülkelerde çıkardığı petrolden gelen geliri bunun içine katmıyorum tabi ki). Son yıllarda sektör portföyömüz her ne kadar hizmet sektörüne kaymış gibi görünse de şu anda ülkemizin en büyük şirketleri halen daha üretim odaklı çalışan şirket yapılarından oluşuyor ve verdikleri hizmetler ise halen daha ürettikleri ürünler üzerinden yürüyor. Karantina süreci ülkemizdeki üretim sürecini derinden etkileyecektir. Özellikle endüstri 4.0'dan söz ettiğimiz ve bir türlü belli ağırbaşlar dışında henüz geçemediğimiz bu üretim süreci işçilerin vasıtasıyla işliyor. Son günlerde bazı şehirlerde uygulanmaya başlanan kişisel karantina ile birlikte üretim sürecinde çalışan birçok insanın yaşamlarını devam ettirebilmek amacıyla bu sürece dahil olduklarını ve kendileri dışında çalışma arkadaşları ile ailelerini de tehlikeye attıklarını gözlemlemekteyiz.

Bunun en büyük nedeni ise işten çıkarılma korkusu... Dünya çapında bir salgın hastalık söz konusu ve ülkemizde yükselen bir grafik sergiliyor bu koronavirüs. Bu doğrultuda ise insanlar panik bir şekilde evlerine kapanmaya temel ihtiyaçları dışında herhangi bir harcama yapmamaya başladı ancak asgari ücretle dahi temel ihtiyaçlarını zor karşılayanları unutan devletimiz halen daha ülke geneli bir karantina ilan etmiyor. Ekonomik yapımızın böyle bir yükü kaldıramayacağını bildiklerini düşündüğüm için onlara da hak veriyorum ancak  bu virüsün yayılmasını durdurmak amacıyla herhangi bir önlem alınmazsa ekonomik anlamda bir yapınında kalmayacağı konusunda da şüphelerim bulunmakta. Şu anda bu virüsten dolayı birçok işyeri derinden etkilenmiş durumda ve küçülmeler başladı. İşçinin elindeki maaş kavramı ortadan kalktı ve çalışanlar kendilerinin ve ailelerinin hayatlarını devam ettirmek için virüs ortamında dahi çalışma eğilimi göstermek zorunda kaldılar.

Bu kaosun önüne geçmek sadece devletin elinde... Genel karantina ilan ederek ekonomik olarak aşırı kırılgan olan işçi sınıfını korumaya yönelik önlemler almaları şart. Örneğin, kira gelirlerinin durdurulması, karantina süresince evden çalışma yapılan işyerlerine vergi teşviği sağlanması vb. Bu önlemler her ne kadar ülke ekonomisi derinden etkileyecek olsa da ekonominin bel kemiği olan çalışanları bir nebze rahatlatacak ve işten çıkarılmaların önüne geçilecektir. Ancak ne yazık ki, otobüs firmalarına yarı yarıya kota getirilirken gişe ücretlerinin aynı kalmasına ses çıkarmayanlar bu önlemleri alma konusunda da bir yere varamayacaklardır. Bu benim kişisel kanaatim... Ancak bu önlemlerin bir an önce alınması ve ivedilikle uygulamaya geçilmesi gereklidir.

23 Mart 2020 Pazartesi

İş Tanımı İle Emek Arasındaki İlişki

Uzun bir süredir, alanıma ilişkin yazılar yazmadığımı farkettim ve uzun süredir kendi içimde derinlemesine düşündüğüm bir tartışmayı yazmak istedim. Belki sizlerde yorumlarınızla bana yeni bir bakış açısı katabilirsiniz.


İş tanımı size göre emek veren bireyleri yani işçiyi koruyan bir unsur mudur? Günümüzde, ülkemizde bu tanım ne denli başarılı uygulanmaktadır ve şu an bulunduğum ülke olan Avustralya'da nasıl işlemektedir? Öncelikle ikinci ve üçüncü sorulara ilişkin kısa açıklamalar yazarak son soruyu cevaplayacağım ve ardından konuyu sizin değerli yorumlarınıza bırakacağım.

İlk olarak şu anda yaşadığım ülke olan Avustralya'dan örnek vermek istiyorum. Dil eğitimi için geldiğim bu ülke bir çok yeni arkadaş edindim ve Türk arkadaşlarımın birçoğunun yolu Türk kebap dükkanlarından geçmiş. Çalışmak aslında insana hiçbir şey kaybettirmez. Tabii ki aşırıya çıkılmadığı sürece... Ancak bu durum Avustralya'da çalışanlar açısından değişiyor çünkü saatlik çalışma sistemi ile birlikte insanlar ne kadar çok çalışırlarsa o kadar çok para kazanmış olacaklar. Bundan dolayı insanlar çalışmak zorundalar. Ancak benim gibi öğrenci olanlar için durum çok daha farklı... Çünkü öğrenciler ve yarı zamanlı çalışan kişiler genellikle bir iş tanımına bağlı kalmadan çalışmak zorundalar ve bu durum emeğin sömürülmesi için büyük bir fırsat doğuruyor. Özellikle lokantalar ve restaurantlar bu durumun en çok yaşandığı yerler. Eğer bir öğrenci spesifik bir konuda işe alınmadıysa bütün pozisyonlara kaydırılabilir ve joker konumunda kullanılabilir.

Gelelim sıradaki sorumuza; ülkemizde iş tanımı unsuru ne denli başarılı uygulanmaktadır? Açıkcası küçük ve orta büyüklükteki işletmeler için durum Avustralya'dakinden farksız değil. Deneyimlerime dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki ülkemizde her pozisyon için bir iş tanımı belirtilmiş olsa da uygulanması bakımından son derece aksatılan bir konudur. Aslında hangi işletmeye giderseniz gidin sorduğunuzda bir iş tanımının varlığını görebilirsiniz ancak gün sonunda herkes her işi yapmaktadır ve iş tanımı gücünü kaybetmektedir.

Peki iş tanımı çalışanı nasıl korur? İşte bu en önemli sorudur. İş tanımı, genel bir çalışanın hangi işlerden sorumlu olduğunu gösteren bir genel tanımdır. Bu genel tanım sayesinde çalışanlar kendi yetki alanlarını görebilir ve yapacakları işin niteliğini görürler. Aslında teorik olarak bakıldığında ve teoriye uygun bir şekilde uygulandığında organizasyon yapısını ve işletme operasyonlarını açık bir şekilde ortaya döken ve kesinlikle çalışanı koruyan bir unsurdur. Şahsi fikrime göre kesinlikle her toplu iş sözleşmesinde bulunması gereken bir detaydır da aynı zamanda... Eğer sendikalar işçiyi korumak istiyorlarsa, işletmelerin iç yönergelerinde bulunan iş tanımlarını toplu iş sözleşmelerinde de aynen belirtmeleri ya da en azından atıf yapmaları gerekmektedir. Böylelikle bazı durumlarda çalışanlar ile işletmeler arasında ortaya çıkabilecek yetki tartışması ve iş tanımında çakışmaları da en aza indirgemiş olurlar.

15 Mart 2020 Pazar

Photoshop Alternatifi Ücretsiz Grafik Programları

Adobe'nin adeta sektörü domine etmesi ile birlikte birçok kullanıcı grafik tasarım programlarını tamamen Photoshop'tan ibaret sanmaktadır. Ancak birçok farklı grafik tasarım yazılımı bulunmakta ve bunların bazıları ücretsiz olarak son kullanıcının hizmetine sunulmaktadır. İşte bu yazımda sizlere bu grafik tasarım programlarından bahsedeceğim.

1- GIMP

GIMP yani GNU Image Manipulation Program kısaca GNU Görüntü İşleme Programı olarak Türkçe'ye çevirebiliriz. İlk olarak Linux dağıtımlarında Photoshop eksiğini gidermek amacıyla ortaya program daha sonrasında Windows ve Mac platfromları için de yayınlanan bu program tamamen ücretsizdir.



2- Inkscape

Inkscape, daha çok vektörel çizimler için tercih edilen ve tam olarak Corel Draw alternatifi olan bir programdır. Yine ücretsiz olarak sunulan bu programı Windows, Mac ve Linux platformlarında gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.

https://inkscape.org/release/


3- Krita

Krita'da tıpkı GIMP gibi Photoshop alternatifi olarak Linux platformu baz alınarak ortaya çıkmış grafik programıdır. Windows ve Mac platformlarına da destek veren bu program yine ücretsiz olarak piyasadaki yerini almış durumda.

https://krita.org/download/krita-desktop/

Blogumla Geçmişten Bugüne

Son birkaç gündür bloga ne yazsam diye düşünüp duruyordum ve diğer takip ettiğim blogları bana fikir vermeleri konusunda inceliyordum. Sonunda Burak İşçi'nin blogunda kendi bloguyla alakalı yazdığı yazıyı farkettim ve kendi kendime "neden kendi blogumla alakalı bende yazmıyorum ki?" dedim. Aslında blog dünyasında kendime göre uzun süredir bulunduğumu düşünüyorum ancak hiçbir blogumda uzun soluklu vakit geçiremedim ancak bu sefer ki farklı olduğunu en başından bana hissettirmişti ve öyle de oldu. 1 Haziran 2016'dan bu yana blog yazmaya aralıklarla devam ediyorum. Dile kolay, yaklaşık 4 sene olacak ancak yazdığım yazıların toplam sayısı 76 ve bu aslında bir blog yazarı için oldukça düşük bir rakam. Bu yüzden ben de kendime bir hedef koydum ve hiçbir şey bile yapmasam hafta da en az bir yazıyla sizlerle olacağım. Bu hedefi haftada bir diyerek aşırı düşük tuttuğumun farkındayım ancak en azından her hafta düzenli bir şekilde bir yazı paylaşacak ve blogumu daha aktif tutacağımı düşünüyorum.


Gelelim sizin ilginize... Açıldığı günden bu yana toplamda 27 bin görüntüleme almışım ve bu benim için gerçekten sevindirici bir durum. Özellikle buraları bu kadar boş bıraktığımı düşünürsek benim için bir başarı bile sayılabilir. Birkaç tema denemem ve birkaç farklı seo methodu uygulamaya çalışmam ile birlikte belki index ve ziyaretçi sayılarında düşüş yaşamış olabilirim ancak buna rağmen bile benim için bir başarı kriteri sayılabilir.

Bugün 15 Mart 2020 ve buradan haftada en az 1 yazı hedefime başladığımı sizlere bildiriyorum. Bu da benim için yazılı bir söz olsun.

8 Şubat 2020 Cumartesi

Social Media Users

On these days we have a new trend. Number of users who are opening new social media account are dramatically increasing day by day. People are opening new social media account so they like to share photos, videos and status. This is the biggest problem in the world because people share their private life. Also, they have lost communication skills and they cannot communicate to other people in real life. Because of those situations, social media is affected to their life due to sharing private life and affecting social life.


To begin with people like to share private life. People had loved to share some things from past to present. Although people do not have to do, they want to share their special times and some special things. Social media allows that. This situation has bad results. For example, if you had been shared your location on vacation, some malicious people had been used this situation for stealing in your home. On the other hand, some people can share their secrets and so they can be to face some serious problems.
 
Another reason, people can be asocial who spend a lot of time on social media platforms. Researches show us, people who use social media platforms spend 45 minutes everyday on social media platforms. Rand Fishkin who researches on social media users said that social media users were addicted to these platforms and they had spent most of the free time. Therefore, people cannot be social in their life because of social life. Also, people can lost their life because of social media. For example, a couple who had married about 25 years has divorced because of social media.
 
As a result, social media is good for some people because they can share important things and good news about their life and they are not addicted to social media trend. But, other people who are addicted to social media can live some bad things and they can lost their live.

Blog Yazılarında Diğer Yazılara Link Vermenin Faydaları

Birçok internet sitesinin yazısında kendi sayfalarına bağlantı verdiklerini görmüşsünüzdür. Özellikle etiket sayfalarına verilen bu linkleri site yazarları neden veriyor diye düşünmek gerek. Bunun nedeni aslında oldukça basit: SEO.

"Peki SEO'ya normal dışarıdaki sitelerden aldığımız linkler etki etmiyor muydu ya içerideki ne alaka?" diye sorabilirsiniz. Ancak arama motoru örümcekleri için site haritası ne kadar önemliyse iç link bağlantıları da o kadar etkilidir. Bunun nedeni arama motorları sizin sitenizi indexlerken site içerisindeki tüm linkleri takip ederler. Bu yüzden site içi link inşasını güzel yaparsanız arama motorları gözünde sitenizin değeri artacaktır.


"Peki neden genelde etiket sayfalarına link veriliyor?" diye sorabilirsiniz. Bunun ise oldukça geçerli bir sebebi var. Bunun en temel nedeni ise site sahipleri ya da yazarları yazılarına etiket belirlerken özellikle anahtar kelimeye yönelik etiket belirledikleri için içeriklerde etiketlere link vermek site içi link inşasında oldukça önemli bir avantajdır. Siteniz her ne kadar kendi içerisinde link vermiş bile olsa anahtar kelimelerinize verdiğiniz linklerle birlikte site içerisinde arama motorlarının örümceklerini anahtar kelimelerinizle ilgili sayfalara yönlendirmiş olacaksınız. Bu da her ne kadar site içinde olsa da arama motorları örümceklerinin siteniz içerisinde anahtar kelime sayfalarını indekslemesi demektir.

Kısa bir ipucu vermekte fayda var: Yukarıda da bahsettiğim gibi site içi link inşası çok önemli bir konu ancak SEO'da her konuda dikkat etmeniz gerektiği gibi bunda da dikkatli olun ve aşırıya kaçmadan bir yazı içerisinde en fazla bir ya da iki adet link verin. Aksi takdirde her gün değişen arama motoru algoritmaları sonucunda alt sıralara düşebilirsiniz.

Misafir blogculuk konusunda da HarunLog ekibine de teşekkür etmek istiyorum. Başka yazılarda görüşmek dileğiyle...

26 Ekim 2019 Cumartesi

Hizliresim.com Geri Döndü

Bir süre önce hizliresim.com ile ilgili bir yazı paylaşmıştım. Bu yazıyı paylaşmamın ardından ünlü webmaster forumlarından WmAracı'nda konusunu açtım ve hizliresim'in durumundan bahsettim. Ardından ortaya çıkan tartışmaların üzere hizliresim.com'un aslında Eksiup'tan tamamen bağımsız bir şekilde bitirildiğini ve satışa çıkarıldığını öğrendim. Bir diğer önemli webmaster forumlarından olan R10 üzerinden satışa çıkarılan hizliresim.com için yaklaşık olarak 250.000TL bir fiyatlandırma yapıldığını da öğrendim.



Ardından tartışmalar sürerken dikkatimi çeken bir cevap WmAracı'nın değerli üyelerinden trgy'dan geldi ve siteyi tüm içerikleri ile birlikte satın aldığını belirtti. Şu anda aktif hale gelen site tüm içeriğini korumakta ve tüm üyeler eskisi gibi giriş yapabilmekte. Sitenin devri ile ilgili fiyat konusunda herhangi bir bilgilendirme yapılmasa da şu an devir işlemleri tamamlanmış aktif hale gelmiş.

Asıl benim merak ettiğim konu ise uzun bir süredir faaliyet gösteren ve ilanda belirtilene göre yaklaşık 80 milyon adetlik bir resim içeriği barındıran ve hiç olmazsa basit internet kullanıcısının bile resim araştırırken hayatın en az bir kere bile olsa mutlaka girdiği böylesine markalaşmış bir sitenin kapanması, satılması, devri vs. gibi konularda herhangi bir açıklamanın tam olarak yapılmaması ve bununla ilgili içeriklerin sözüm ona web dünyasına ilişkin haber yapan sitelerin hiçbirinde yer almamasıdır. Basit bir yabancı sitenin bile erişimi engellendiğinde ya da devri gerçekleştiğinde ortalığı ayağa kaldıran, bas bas bağırarak bunu duyuran sözüm ona internet siteleri ne yazık ki yerli mecralarımızı çok fazla takip etmiyorlar.

Ben elimden geldiğince yerli mecralara ilişkin ulaştığım verileri ve bilgileri sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Hizliresim.com sitesini devralan arkadaşıma en içten dileklerimle başarılar diliyor ve kendisini tebrik ediyorum.

8 Ekim 2019 Salı

Hizliresim.com Değişmiş!

Webmaster dünyasının, özellikle webmaster forumlarını sıklıkla kullananlar başta olmak üzere, yakından tanıdığı ücretsiz resim yükle servisi olan hizliresim.com değişmiş.
 

Bugün siteme girdiğimde yazı sayfalarının sağ tarafında bulunan dost siteler bölümündeki resimlerin kaybolduğunu gördüm ve kodları incelediğimde resimleri zamanında hizliresim.com sitesine yüklediğimi gördüm. Ben uzun süredir kullanılmadığı için silindiğini düşündüm ve hemen hizliresim profilime girerek resimleri yeniden yükleyerek kullanmak istedim. Siteye girdiğimde ise site adresinin eksiup.com adresine yönlendirildiğini gördüm. Sitenin yeni olduğunu ve üst kısmındaki "Hızlı Resim üyesi iseniz buradan hesabınızı aktifleştirebilirsiniz. " yazıyı gördüm. Bir yandan şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışırken bir yandan da sitenin satılıp satılmadığına ilişkin araştırmaya koyuldum. İlk etapta sitenin isminden dolayı Ekşi Sözlük yönetiminin satın almış olabileceğini düşündüm ve doğrudan Ekşi Sözlük'te başlık açılmış olduğunu gördüm. Başlığı detaylı bir şekilde inceledim fakat herhangi bir satın alma işlemine ilişkin açıklama göremedim. Sadece hizliresim.com'un Facebook sayfasında "Hızlı Resim, ücretsiz resim yükleme servisidir. Eksi Up ile birleşmiştir." şeklinde bir ifadeye denk geldim. Bu yüzden başlığa da değişmiş diye belirttim. Tahminim Ekşi Sözlük yöneticilerinden birilerinin ya da Ekşi Sözlük kullanıcılarının yoğunluğundan faydalanmak isteyen bazı girişimci arkadaşların bu tarz bir satın alma yapabileceği yönünde. Ancak kesin bir açıklama olmadığından dolayı herhangi bir şey söylemekte doğru olmayacaktır. Bu yüzden şimdilik değişmiş diyorum. Eğer konuyla ilgili detaylı bilgi sahibi iseniz lütfen beni ve takipçilerimi yorum kısmından aydınlatırsanız sevinirim. Yorum gelirse yazı içerisinde daha kesin bilgilerin bulunduğu bir düzenleme yaparım.

Ayrıca tavsiye olarak hizliresim.com'un kapandığını gördükten sonra bir başka beğenerek kullandığım resim yükleme sitesi olan resimyukle.xyz sitesini kullanmaya başladım. Arayüz ve kullanım kolaylığı açısından sevdiğim bir sitedir kendisi, öneririm.

Eksiup.com nedir?

Ekşi Sözlük kullanıcıları tarafından kullanılan daha önceden hizliresim.com adıyla hizmet veren bir resim yükleme sitesidir. Paylaşılan resimlerin sağ tık engelinden dolayı bilgisayara kaydedilmesine izin vermeyen siteye kayıt olarak resim portfolyonuzu oluşturabilir ve resim linklerini internet ortamında paylaşabilirsiniz.

16 Temmuz 2019 Salı

Yerli ve Milli Uygulamalar Yapıyoruz!!!

Son günlerde herkesin ağzında bir yerli ve milli kelimesi dolaşıp duruyor. Adam hazır bir site kuruyor yerli ve milli, hazır bir altyapı kullanarak uygulama geliştiriyor yerli ve milli, hazır bir sistem çekirdeği kullanarak işletim sistemi yapıyor yerli ve milli... Nedir bu yerli ve milli sevdası?


Size burada yerli ve milli nedir, nasıl olur diye anlatmayacağım. Zira bilmeyenler için internette birçok açıklayıcı ve tanımlayıcı anlatım bulunmakta isteyenler buradan ulaşabilirler. Benim bahsetmek istediğim geliştiriciler birtakım güzel işler çıkarıyorlar ve bunu farklı ve ilgi çekici isimlerle isimlendiriyorlar. Ancak bu yerli ve milli tanımı birileri tarafından işin içine sokulduğunda her seferinde Türkçe isim koyma zorunluluğu varmış gibi algılanıyor. Neden kardeşim bu Türkçe zorunluluğu? Ben çok ilgi çekici bir isim bulmuşum ve benim yaptığım uygulama sadece isminden dolayı binlerce kişinin ilgisini çekecekse ben buna neden Türkçe isim koymak zorunda olmalıyım?

Hadi bunu geçtim. Daha tam olarak gerçekten yerli ve milli tanımı arasındaki farkı bilmediğimiz için yaptığımız her naneye "Yerli ve Milli" damgası basmayı çok sevdiğimiz için başkalarının yaptığı hazır şablonları kullanarak yaptığımız basit bir şeye bile yerli ve milli damgasını basarız hemen. Bunları yazmamın nedeni ise az önce bir habere denk gelmiş olmamdan... Sanayi Bakanı bir açıklama yapmış ve "Whatsapp yerine bizim kendi yerli ve milli uygulamalarımız olan Bip ve Laff'ı kulanın" demiş. Zamanında bu yerli ve milli kafası bize Zebrachat'i klonlayıp yerli ve milli PTT Messenger'ı sunmamış mıydı? Hatta Play Store ve App Store'a koymadan uygulamayı kaçak olarak kurmamız gerekiyordu. Ne oldu o proje? O projenin sayfasına ulaşılamıyor artık. PTT'nin sitesinden tamamen kaldırılmış.

Neyse bu yazı biraz siyasete kaymaya başladı o yüzden konuyu burada kapatıp size daha kaliteli ve açık açık ne olduğunu, nasıl olduğunu anlatan bir başka yerli ve milli olmayan bir projeden bahsedeceğim. Adı "Dedi". Bilgi Teknolojileri ve İnternet Güvenliği Derneği tarafından geliştirildi ve gayet kullanışlı bir mesajlaşma uygulaması. Üstelik adamlar uygulamayı hangi altyapıyı kullanarak yaptıklarını sitelerinde açık açık belirtiyorlar. İsteyen geliştiricilerde kaynak kodumuzu inceleyebilir diyorlar.

Signal altyapısını kullanan bu uygulama aslında güvenlik açısından doğuştan güvenli. Çünkü Signal, daha Whatsapp'ta bile kullanılmıyorken uçtan uca şifreleme sistemi ile mesajlaşmalarınızı ve aramalarını koruyordu. Bu yüzden işin pirinin altyapısını kullanan bir uygulamadan bahsediyorum size. Belki aklınıza takılmıştır diye de ekliyorum. Bu uygulamanın sunucuları yok. Tamamen Signal altyapısı ve güçlü şifreleme özelliği sayesinde hiçbir bilginiz ne Signal'e ne de farklı herhangi bir kişi ya da kuruluşa bildirilmiyor. Bu anlamda benden geçer not alan uygulamayı indirebilmek için aşağıdaki butonları kullanabilirsiniz.

25 Mayıs 2019 Cumartesi

Mozilla'dan Firefox İçin Yeni Hizmetler

Geçenlerde bir haberde Mozilla'nın mobil platformlar için Firefox'un yerine Fenix adında yeni bir internet tarayıcısı yayınlama hazırlığında olduğunu okudum. Bunun üstünden aslında çok fazla bir zaman geçmedi ki bugün (25.05.2019) gelen bir güncellemeyle Mozilla'nın yeni hizmetlerinin bildirimini gördüm Firefox tarayıcımda...


Bunlardan bir tanesi aslında tanıdık bir sistem. Wetransfer'i hepimiz biliyoruz. 2 GB'a kadar olan dosyalarını ücretsiz bir şekilde gönderebiliyorsunuz ve 1 hafta süre sonunda siliniyor. Mozilla'nın Firefox Send adını verdiği yeni hizmetinde ise 2.5 GB'a kadar olan dosyalarınızı ücretsiz bir şekilde gönderebiliyor ve dosyanın yayında kalma süresi ile indirilebilme miktarını siz belirliyorsunuz. Aslında Mozilla gibi açık kaynak kodu sonuna kadar destekleyen ve gizliliğe son derece önem veren bir kuruluşun bu hizmeti bana Wetransfer'den daha mantıklı geliyor. Sonuçta adamların bir numaralı ilkesi bilgi gizliliği ve açık kaynak kod desteği...


Bu iki temel ilkenin bir tanesi içinde yeni bir hizmet sunmuş Mozilla... Onun da adı Firefox Monitor. Monitor, mail adresinizin internet ortamında bilgi hırsızlığına kurban gidip gitmediğinizi öğrenmenize imkan sağlıyor. Mail adreslerinizi bir an önce kontrol etmenizde fayda var. Bilgi gizliliğine bu kadar önem veren bir kuruluştan böyle bir hizmet beklenirdi zaten. Her iki sistemde şu anda erişilebilir ve kullanılabilir durumda.

20 Mayıs 2019 Pazartesi

Tasarımlarınızda Kullanabileceğiniz Ücretsiz İcon Siteleri

Son zamanlarda grafik tasarım konularına yönelmeye başladım. Bu konudaki bilgimi de sizlere aktarmak niyetindeyim. Öncelikle her türlü tasarımlarınızda eninde sonunda icon kullanmanız gerekiyor. Bu iconlar sosyal medya sitelerinin logoları da olabilir veya bir kartvizitte adres bölümünü bildiren farklı bir konum iconu da olabilir. Bu yüzden bende kendi kullandığım ve muhtemelen grafik tasarımla uğraşanların birçoğunun bildiği icon sitelerinden ikisini sizlerle paylaşmak istedim.




Size önerebileceğim ilk site İconFinder olacak. Kullanımı aşırı basit olan ve ücretli/ücretsiz milyonlarca iconu içerisinde barındıran büyük bir site. İstediğiniz iconu saniyeler içinde bulabilir ve ücretsiz olarak çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.



İconFinder ile hemen hemen aynı özelliklere sahip. Milyonlarca icon, ücretli/ücretsiz icon setleri ve dilediğiniz iconu saniyesinde bulabileceksiniz.

24 Nisan 2019 Çarşamba

Türkiye'de Sendikacılık Mantığı

Bu yazımda aslında sizlere Türkiye'de sendikacılık anlayışının genel resminden bahsederek sendikacılık mantığının ülkemizde neden tam manasıyla oturmadığından bahsedeceğim. Sendikalar, bildiğiniz üzere genel tanımıyla işçi ve işveren karşılıklı hak ve menfaatlerini korumak amacıyla ortaya çıkmış kurumlardır.

Ancak her nedense ülkemizde her sendika yönetimi, işçi ve işveren kesiminden ziyade kendisinin menfaatini düşünmekte... Koltuk sevdasının bu kadar derinlemesine hissedildiği başka bir kurum var mıdır ondan da çok emin değilim. Bu durumu değiştirecek olan tabi ki işgücüne yeni katılan genç işçi kesimi olacaktır. Koltuk sevdası ile ilgili Murat Özveri'nin zamanında Taraf gazetesinde yayınlanmış bir röportajına da buradan ulaşabilirsiniz. Murat Özveri'nin de dediği gibi sendika yöneticilerini koltuk sevdası yönetiyor ülkemizde...

Bu tabloyu daha net anlayabilmeniz için size şöyle bir örnek gösterebilirim. Sendika üyesi bir işçinin işvereni hakkında bir konuda küfürlü konuştuğunu düşünün. Normal şartlarda ortamda bir sendikadan söz edilmezse o işçinin sözleşmesi işveren tarafından feshedilir. Ancak o işçi sendikalı olduğu için öncelikli olarak disiplin kurulu toplanır ve işçinin iş akdi feshi gerektiren bu hareketi uyarı veya ücret kesimi cezasına çevrilir ve işçi o işyerinde çalışmaya devam edebilir. Ancak sendikalarda çalışan kişilerin sendika üyelikleri olmadığı için o çalışan aynı hareketi yapmış olsa anında iş akdi feshedilir. Bunun nedenini de şu şekilde yorumlayabilirim. Daha öncesinde işverenin emrinde yapmış olduğu işi yapmaya devam etmekten başka bir kabiliyeti ve becerisi olmayan düz bir işçiden başka bir şey değilken, sendika yöneticiliğine seçildikten sonra hayatlarında görüşemeyecekleri insanlarla aynı masada oturan, aynı toplantılarda yer alan kişiler koltuklarına gelecek en ufak sözü kendilerine bir hakaret olarak gördüklerinden ve bulundukları koltukların zerresine zarar gelmemesini istediklerinden dolayı kendi üyeleri için yaptıkları fedakarlıkları, kendi çalışanları için yapmamayı tercih ediyorlar. 

Sonuç olarak koltuk sevdası gerçeklerin dile getirilmesinden ve yapıcı eleştirilerden çok daha önce geliyor...

8 Nisan 2019 Pazartesi

Teknolojik Sendikacılık Nedir?

Bildiğiniz üzere teknoloji her geçen gün gelişiyor ve değişiyor. Artık günümüzde birçok ticari kurum kendini gelişen teknolojiye uyumlu olarak güncelliyor. Sürekli değişen yeni sistemler, yeni platformlar vb. ortamlarla insanlar artık bilgiye ve hizmete çok daha hızlı erişebiliyor. Burada teknolojinin yararlarını ve zararlarını anlatmayla vakit kaybetmek istemiyorum. Sonuç olarak zaten birçoğumuzun bildiği şeyler. Asıl önemli olan hangi kurumlar bu teknolojik gelişmelere ayak uyduruyor ve uyum sağlıyor?

Çalıştığım alan olduğu için bu yazımda sendikalardan bahsedeceğim. Sendikalar, ülkemizde ne yazık ki bu teknoloji çağına ayak uyduramamış kurumların başında gelmektedir. Bizim teknolojik gelişimlerimiz her ne kadar diğer ülkelerde gerçekleşen gelişmeleri takip etmemiz üzerine olsa da şu anda gözlemlediğim kadarıyla sendikalar bu takip işini bile uygun bir şekilde yapamıyor.

Sendikaların aslında yapabilecekleri binlerce atılım ve seçenek varken nedense sendika yöneticilerinin ya da uzmanlarının bu atılımları yapmak için herhangi bir istek bulunmuyor. Ne yazık ki sendikalar hala eski mantıkla toplu iş sözleşmesi imzalayarak ve işçileri üye yaparak kendilerini ön plana çıkarmaya çalışıyorlar. Ancak reklam olmadan, büyümek bir anlam ifade etmiyor. Bir dönem Petrol-İş Sendikası, bir film projesi ile kendisini göstermeye çalışmıştı ancak bu günlerde filme ilişkin herhangi bir kalıntıya dahi ulaşamıyoruz. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK gibi konfederasyonların reklam anlamında sendikalara rol model olmaları gerekirken ne yazık ki onlarda bu anlamda yetersiz ve ilgisiz kalıyorlar.

Teknolojik gelişmeler ve sendikal hareketlerin artık iç içe geçmesi gereken bu dönemde sendikaların bu kadar pasif kalması, işçi sınıfının hak mücadelesinde yetersiz kalmasıyla sonuçlanıyor. Şirketlerin bile reklam faaliyetlerinin sosyal medya ve internet tabanlı mecralara yöneldiğini görüyoruz. Bu anlamda sendikaların interaktif içerikler üreterek online mecralar üzerinden insanlara ulaşmaları son derece önemlidir.

19 Mart 2019 Salı

Örgütlenmeliyiz!!!

Bu yazımda aslında kelimenin tam anlamıyla yazacak bir konu bulamıyordum. Ancak işyerimde yaklaşık 15 dakika önce yaşadığım bir olaydan esinlenerek bu yazıyı yazmaya karar verdim. Örgütlenmeliyiz dostlar...


Örgütlenmeliyiz dediğimde belki de sizin aklınızda farklı konular canlanabilir ve "ne diyor ya bu adam" diyebilirsiniz. Örgütlenmekten kastım, sendikal örgütlenme... Sendikalar hakkında daha önce birkaç tane yazı yazdım. Özellikle geçmişte ülkemizde yaşanan olayları göz önünde bulundurduğumuzda belki korkutucu gelecektir. Ancak "en kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir" sözünü de size hatırlatmak isterim.

Son zamanlardaki istatistikleri incelerseniz eğer sendikal örgütlülük konusunda hangi seviyede olduğumuzu rahatlıkla görürsünüz. Ancak unutmayın ki çuvaldızı bazen kendimize de batırmamız lazım. İşçiler sendika üyesi olmuyor, peki sendikalar neden işçileri üye yapmıyor? Sendikalar aslında yorulmuşlar, inançlarını kaybetmiş ve işverenin çirkef tavırlarından sıkılmış durumdalar. 

Dediğim gibi az önce yaşadığım bir olaydan esinlenerek yazıyorum bu yazıyı ve aslında insanların inançsızlığı ve kabullenmiş tavırları bu yazının konusu... İşçiler kabullenmiş arkadaş, "sendika üyesi olursam işimi kaybederim", sendikalar da kabullenmiş, "üye yaparsam işverenle mahkeme köşelerinde sürünürüm" diye. Peki çözüm ne? İşçi işimi kaybederim diye sendika mahkeme süreçleriyle uğraşırım diye yakınırken kimse bir şey yapmayacak mı?

Her zaman söylediğim bir söz vardır: İşçi yürürse, dünya döner. Pavlov bize deneylerinde göstermiş öğrenilmiş çaresizliği. Pavlov'un köpeğinin, her zil çaldığında yemek gelecek diye ağzı sulanırken yemeğinin gelmeyerek aç kalmasını nasıl kabul ederiz. Neden örgütlenmek için çaba vermiyor, ödeyeceğimiz bedellere rağmen kazanacağımızı düşünmüyoruz. Sizce Elon Musk Paypal'deki payını satarken işsiz kalacağını düşünüyor muydu? SpaceX projesine tüm parasını yatırırken artık eskisi gibi ailesini akşam yemeklerine çıkaramayacağının planını yapıyor muydu? Bizim en büyük sorunumuz kabullenmek arkadaş... Kabullendiğimiz zaman işçi yürümeyi keser, robotlar işini alır. Kabullenmeyin!

Bir zorluğu kabullendiğiniz zaman artık o işi bıraktınız demektir. Zorluklarla başa çıkmak hiçbir zaman kolay olmamıştır. Önemli olan o zorlukla nasıl başa çıkacağınızı düşünün. Nasıl mücadele edeceğinizi ve kendinizi nasıl bu zorluğa karşı hazır tutacağınızı düşünün. Gandhi, büyük yürüyüşünü yaparken kolay olacağını mı düşündü? Hadi biraz da kendimizden örnek vereyim. Şemsi Denizer, 1991 yılında Ankara'ya yürüdüğünde askerin yollara kırmızı halı sereceğini mi düşündü? Zorluğu kabullenmeyeceksiniz, zorlukla mücadele edeceksiniz. Siz zorlukla mücadele etmediğiniz sürece bu iş olmaz. Örgütlenemeyiz.